Sadık Hidayet’in Kör Baykuş Eseri Üzerinde Benlik ve Dayanak Arayışı Üzerine Aryan Halkına Nostalji
- Hilal Duru Kızılok

- 25 Mar 2024
- 4 dakikada okunur
Yan Tez 1:
Türkmen kızı kullanarak ihtişam arayışı
Yan Tez 2:
Tarihler ve eski Aryan objelerine dayandırarak geçmişe dönme çabası
Sadık Hidayet’in Kör Baykuş eseri, farklı düzlemler üzerinden incelenmesi ile bireye bambaşka pek çok kapı aralayabilen bir eserdir. Hidayet kitap içerisindeki katmanları oluştururken yaşadığı dönemden ve geçmiş İran tarihinden de etkilenmiştir. “Antik ihtişam ve saflığın kurtarılması Sadık Hidayet ve çağdaşlarının çoğunun temel endişesi olmuştur,” (Tavakoli-Targhi) Rıza Şah’ın başa geçmesinin ardından gelen Batı emparyalizminin sonucu yozlazmış ve çarpıtılmış yeni İran halkı aydınlar için “tamahkar suratlı ayaktakımı”ndan (sf.53) başka bir niteliği kalmaz ve aydınlar yaşadığı topraklara yabancılaşır. Çevresine yabancılaşan anlatıcı ideal kimliği geçmişe döndüğü zaman Aryan halkı ile bulur. Bu yazıda, yabancılaşan bireyin benlik ve dayanak arayışı üzerine çıktığı nostaljik yolculuğu arı İran ögelerine dayandırma ve Türkmen kızını eski hanedanın ihtişamına dayandırılarak incelenecektir.
Anlatıcı eser boyunca kültürel dayanak eksikliği ile yüzleşir: “Dayandığım, güvendiğim hiçbir şey yok” (sf.37). Kimlik arayışına sürüklenen anlatıcı ideal kültürel kimliği geçmiş hanedanların ihtişamında bulur. Kendisini Aryan halkına yakın hisseden yazar Kör Baykuş üzerinde arı İran’a ait tarihler, bölgeler ve cisimler kullanarak yarattığı nostaljiyi okuyucuya aktarır. Zerdüştlük geleneklerinden biri olan doğan çocuğa şarap yapılması ve şarabın yüceltilmesi eser üzerinde birkaç kez belirtilir. Aynı zamanda eser içerisinde farklı şekillerle zaman kırılması yaratan anlatıcı eski para birimlerini kullanarak geçmişe dönme isteğini okuyuculara hissettirir: “Yalnız iki kıranla bir abbasi vardı.” (sf.30) Eserin çok katmanlı yapısı nedeniyle içerisinde bulunan tarihler üzerine “Medeniyetin yaklaşık iki bin dört yüz yıl önce ortaya çıktığını iletmek için iki ve dört rakamlarını tekrarlar.” (Ghotbi) gibi farklı iddialar öne sürülebilir. M. I. Ghotbi’nin düşüncesi üzerinden ilerlersek sürekli olarak tekrar eden “2 ay 4 gün” tarihinin aslında Zerdüştlüğün ivme kazandığı ve Aryan halkının görkemli zamanlarına karşı duyulan özlem, bekleyiş ve arayışın eserdeki bir başka gösterim şekli olduğu söylenebilir. Tekrarlanan bir başka tarih ise Nevruz’un 13. günüdür. Türkmen kızı Nevruz’un 13. günü kaybeden anlatıcı eski Perslerin çok görkemli kutladığı Nevruz içerisinde kızı kaybetmesi ve o günden beri beklemesi nedeniyle Aryanların ihtişamının yok oluşunu ve arı İran’a karşı olan özlem, bekleyişi hissettirmiştir. “Neredeyim, bilmiyorum. Başımın üstündeki bu gök, üzerinde oturduğum şu bir karış toprak Nişabur' a mı, Benares' e mi, Belh' e mi ait, bilmiyorum.” (sf.37) diyen anlatıcı içinde bulunduğu öz eksikliğinin çaresini belirli mekanlarda aramıştır. Ömer Hayyam’ın doğum yeri olan Nişabur ve Zerdüşt’ün doğduğu toprak olan Belh’ten bahseden Hidayet, Antik Persler için önemli bölgeler kullanarak has İran kimliğine göndermelerde bulunmuştur. Aynı alıntının içerisinde bahsedilen Benares ise Hindistan’ın kutsal Lingen yerleşkesidir. Anlatıcı Hindistan’da kaybettiği baba figürünü tekrardan orada oluşturmaya çalışmaktadır. Eserde yaşlı adamın bulunduğu yerlerde ve kalemdanlık yaparken çizdiği görsellerde sürekli olarak karşımıza çıkan yaşam ve canlılığı simgeleyen servi ağacı Kör Baykuş’ta ölümü simgeler. Zerdüşt Peygamberinin elindeki sopayı servi ağacına dönüştürmesi nedeniyle Aryanlar için önemli yeri vardır. Zerdüşt, iyi alamet için biri Faryumaz'a ve diğeri Kashmar'a olmak üzere 2 adet devasa servi agacı diker. "Binlerce yıl hayatta kalmasına ve ölüme meydan okur gibi görünecek kadar çok nesli geride bırakmasına rağmen" nihayetinde “Arap Halife" Mütevekkil tarafından kesilir. Böylelikle görkemli ve yok olmaya meydan okuyan arı İran Araplar yüzünden yozlaştırılır. Hidayet servi ağacının kesilmemiş haline sürekli olarak çizerek ihtişamlı Aryan halkını korumaya ve saklamaya çalışmıştır. Böylelikle Sadık Hidayet zaman, mekan ve objeler kullanarak zaman kırılmaları yaratmış ve okuyucuların melankoliyi hissetmelerini sağlamıştır.
Kendini Aryanlardan biri olarak hisseden kalemdan Türkmen kız üzerinden de saf kültüre göndermelerde bulunmuştur. Felsefe ve psikolojik gibi düzlemler için farklı yorumlanabilecek olan kız tarihi bir toplumsal açıdan baktığımızda Aryanların ihtişamını temsil edebilir. Kalemdanımız Türkmen kızı bir süreliğine kaybeder ve bir arayış içerisine girer yani anlatıcımız kaybolan ihtişamlı geçmiş hanedanı bulmak istemektedir. Kız geri döndüğünden belirli bi ev – kalemdanın evi– seçimi yapar. Kalemdanın evi, Rey şehri harabelerinin arasında bulunan geçmişi temsil eden bir evdir. Kızın geri dönüşü yüzyıllar boyunca kirletilmiş olan Aryan halkının kaybolmuş ihtişamı uzak geçmişte gerçekten ait olduğu yere geri dönüşünü okuyucuya verir: “O, yolunu biliyormuş gibi yerinden kalktı, karanlık sofrayı geçti, odamın kapısını açtı.” (sf. 22-23) Anlatıcı kızın ölümü üzerine “tutunabileceği tek şey olan kadının güzelliğini çizerek, içgüdüsel olarak görkemli bir geçmişin nostaljilerine tutunmaya çalışır.” (Lalbakhsh ve Torkamaneh) Kalemdan Türkmen kızın gözlerini resmetmesinin ardından artık kızı gömmesi gerekir. Kızın narin ve ihtişamlı güzelliğini yabancılardan korumak ister ve bunun üzerine kızı geçmiş anıların uyandıran tapınağın yakınındaki mezarlığa gömer. Kız gömülürken bulunan testide, kızın gözlerinin çizimi ile tıpa tıp aynı bir çizim bulurlar. Bu durum kız ve Rey kentinin kederde bir ortaklığının ve kızın Rey kentine ait olmasını gösterir. "Çıplak ayaklı ve çölde yürüyen galiplerin ... uzun yıllar boyunca İranlılar için ibadet yerleri ve seleflerimiz için öpüşme yerleri (buseh-gah) olarak hizmet veren muhteşem binalara ve tapınaklara saygısızlık ettiklerini ve onları yok ettikler.” (Tavakoli-Targhi) sözünden yola çıkarak mezarlığı Arapların hükmetmeye başlamasıyla geçmişin yok olan ihtişamıyla eşleştirebiliriz ve böylelikle ihtişamının kaybetmiş olan Aryan ırkının ihtişamı ait olduğu yere geri dönmüş olur. Eserin devamında da kızın kösnürlüğünü göstererek yozlaşmış ve görkemini kaybetmiş İran halkını okuyucuya hissettirir.
“Nostalji, dönemin hem şiir hem düz yazı edebiyatına nüfus etmiştir.” (Yavari) Sadık Hidayet geçmişe özlemi eser üzerinden okuyucuya hissettirebilmek için zaman kırılmalarından yaralanmıştır. Eski para birimleri, mekanlar ve tarihlerler ile Aryan halkına göndermelerde bulunan Hidayet kadın üzerinden de yozlaşmayı ve yozlaşma öncesi ihtişama dönme çabasını göstermiştir. Her bakış açısına göre farklı dünyalara götüren Kör Baykuş, idiş edilmiş aydınlara geçmiş, görkemli arı İran, dayanak olarak göstererek melankolik bir anlatımda bulunmuştur.


