Osmanlı Devleti'nin 1. Dünya Savaşı'na Katılma Sürecine İlişkin Alternatif Fikirler Üretebilme
- Irmak Uyanmış
- 15 May 2024
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Ara 2024
Osmanlı Devleti’nin Savaşa Giriş Süreci:
İttihat ve Terakki cemiyeti Osmanlı Devleti’nin son yıllarında kurulan ve döneminin en güçlü siyasi partilerinden biri olan ve ana ilkesi Türk milliyetçiliği olan bir cemiyettir. Bu cemiyetin ana amacı Osmanlı Devleti’ni modernleştirmek, Avrupa Devletlerine karşı Osmanlı’yı güçlendirmek ve merkeziyetçi bir hale getirmektir. Bu cemiyet, özellikle 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanında oynadığı rol ile ön plana çıkmıştır ve ardından Osmanlı yönetiminde büyük bir etki kazanmıştır.
İttihat ve Terakki’nin Almanya hayranlığı 19. yüzyılın sonlarından 1. Dünya Savaşı’na kadar uzanmaktadır. İttihat ve Terakki üyelerinin hayranlığı Almanların sanayi, askeri güç ve disiplinine duyulan büyük bir saygı ile oluşmuştur. Almanya, 19. yüzyıl sonlarında hızla sanayileşmiş, sağlam bir merkezi devlet yapısı kurmuş ve özellikle askeri alanda büyük başarılar elde etmiş bir ülke olarak görülüyordu. Cemiyet üyeleri de Osmanlı'nın da Almanya gibi kısa bir sürede Avrupa devletlerine yetişecek kadar modernleşebileceğine inanıyordu. Hatta bir noktada bu büyük hayranlık cemiyet üyelerinin dış görünüşlerine etki etmeye başlamıştı. İsmi Alman İmparatoru II. Wilhelm’den gelen yukarı doğru kıvrılmış bir bıyık türü olan Wilhelm bıyığı milliyetçiliği temsil eden bir bıyık biçimidir. O zamanlar Atatürk’te dahil bütün İttihat ve Terakki Cemiyeti bu bıyığı kullanmaktaydı. Bu büyük hayranlık dolayısıyla İttihat ve Terakki en başından beri Almanya ile olan bir ittifaka sıcak bakıyordu. Bununla beraber o dönemlerde Almanya’nın askeri gücü diğer ülkelerle karşılaştırıldığında iyi durumdaydı bu sebeple Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın bu savaşı kazanacağına dair olan inançları tamdı.
1. Dünya Savaşı başladığında Akdeniz'de Fransız ve İngiliz donanmaları ile karşılaşan Goeben (Yavuz Sultan Selim) ve Breslau (Midilli) , Osmanlı Devleti'nin tarafsız kalmasına rağmen İstanbul'a doğru yol alarak Osmanlı’ya sığındı. Bu durumdan sonra İngiltere gemilerin geri verilmesini istedi ama Osmanlı Devleti gemileri satın aldığını ve donanmasına kattığına söyleyerek gemileri geri vermedi. Goeben Gemisine “Yavuz Sultan Selim” adı, Breslau Gemisine “Midilli” adı verildi. Ve bu gemilere Osmanlı Bayrağı çekildi.
27 Ekim 1914 tarihinde Amiral Souchon Karadeniz'e çıkmıştır. Osmanlı Devleti Amiral Souchon önderliğinde Yavuz ve Midilli dahil 11 parça Osmanlı donanması ile Rusya’nın Odessa, Sivas-Topol ve Novorosisk adında üç adet limanını bombalamıştır. Bu olay Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti’ni Almanya’nın yanında savaşa katılmaya zorlamıştır.
Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na Katılma Sebepleri:
2.1 Kaybedilen Toprakları Geri Alma Arzusu:
Balkan Savaşları 8 Ekim 1912-1913 yılları arasında geçmiş olan bir savaştır bu savaşın tarafları Osmanlı Devleti ve kendi bünyesinden çıkmış olan dört devlettir. Bu dört devlet Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ’dır. Bu savaşta Osmanlı Devleti yaklaşık beş asırdır elinde bulundurduğu Balkanlar’ın tamamını kaybetmiştir. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmek istemesinin bir sebebide Balkan Savaşlarında kaybettiği toprakları geri almak istemesidir.
2.2 Osmanlı Devleti’nin Jeopolitik Durumu:
2.2.1. Boğazlar:
Osmanlı Devleti Asya kıtası, Avrupa kıtası ve Afrika kıtasını birbirine bağlayan çok önemli bir noktada bulunmaktadır. Aynı zamanda Osmanlı Devleti Dünyanın en önemli boğazları arasında bulunan iki boğaza ev sahipliği yapmaktadır. Bu boğazlar sırasıyla İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazıdır. İstanbul Boğazı eksi adıyla “Bosporus Boğazı” iki büyük kıtayı bağlayan bir boğazdır. Bu boğaz Avrupa kıtası ile Asya kıtasını ve Marmara Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlamaktadır. Çanakkale Boğazı eski adıyla “Dardanelya Boğazı” İstanbul Boğazı gibi Avrupa kıtasını ve Asya kıtasını bağlayan bir boğazdır. İstanbul Boğazı’ndan farklı olarak Marmara Denizi ile Ege Denizini birbirine bağlamaktadır. Osmanlı bu kadar önemli iki boğaza sahip olduğu için diğer devletler bu boğazları kullanmak durumundaydı. Bu devletlerden bir kaçı Karadenize kıyısı olan devletlerdir çünkü bu devletlerin Akdenize yani sıcak denizlere inmek için tek şansları bu boğazları kullanmaktır. Bunu en çok isteyen devlet ise Rusya’dır. Ayrıca Fransa, İngiltere gibi ülkeler bu boğazlar üzerinde söz sahibi olmak istiyorlardı çünkü bu boğazlar büyük bir ekonomik kaynaktır. Bir diğer sebebi ise askeri operasyonlar için çok önemli bir geçiş yeridir.
2.2.2. Süveyş Kanalı:
Osmanlı Devleti’nin jeopolitik önemi sadece boğazlardan dolayı değildi. Osmanlı elinde en az boğazlar kadar önemli olan Süveyş Kanalı'nı da bulundurmaktadır. Süveyş Kanalı Kızıldeniz’i Akdeniz'e Bağlayan ve Mısır’da bulunan bir kanaldır. Bu kanal Mısır Osmanlı yönetimi altındayken yapılmıştır. Bu kanalın bu kadar önemli olma sebebi bu kanal İngilizler için Hindistan’a ve diğer sömürgelerine giden en kısa deniz yoludur. Osmanlı Devleti 1882 yılında Mısır üzerindeki etkisini kaybetmiştir fakat İngilizler Osmanlı Devletinin bu kanal üzerindeki etkisini arttırma olasılığından korkmaktadırlar.
Kısacası Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşına girme sebeplerinden biri Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumudur. Osmanlı Devleti’nin bu jeopolitik konumundan ötürü savaşa katılma olasılığı çok yüksektir
2.2.3.Siyasi yalnızlık:
Osmanlı Devleti’nin Avrupa Devletleriyle iletişimi 19. Yüzyıldan itibaren zayıflayan askeriyesi ve ekonomisi ve kaybettikleri topraklar dolayısıyla zayıflamıştır. Osmanlı Devleti artık diğer devletlerin gözündeki itibarını kaybetmiştir. Bu sebeple neredeyse hiçbir büyük devlet 1. Dünya Savaşı gibi önemli bir savaşta Osmanlıyı kendi yanlarında istemiyorlardı. Ayrıca istememelerinin tek sebebide bu değildi. Osmanlı Devletinin yüzölçümü çoğu büyük devletinkinden daha büyükte ve içinde birden çok önemli ekonomik faktör bulunduruyordu. Bu devletler Osmanlının karşısında yer alıp kendi aralarında Osmanlı devletinin topraklarını da paylaşmak istiyorlardı. Eğer aynı tarafta olurlarsa Osmanlı Devletinden herhangi bir toprak alamayacaklardı. Balkan Savaşlarında bütün balkan devletleri bir araya gelip Osmanlı’nın büyük bir toprağına el koyduğu vakit Osmanlı İngiltere ve Fransa gibi devletlerden yardım alamamıştır. Bu durum Osmanlının tam olarak yalnız kalmasını sağlamıştır. Bu yüzden Osmanlı’nın Almanya ile yakınlaşmak dışında bir çaresi kalmamıştır. Almanya ile yakınlaşmak İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin her zaman hayalinde olan bir şey olduğu için bu yakınlaşmaya genel olarak pozitif bakılmıştır.
Osmanlı Devleti’nin Tarafsız Kalma İhtimali
Eğer Osmanlı Devleti Alman gemisi olan Goeben ve Breslau gemilerini kabul etmeyip genel anlamda savaşa katılmayı reddetseydi uluslararası arenada çok farklı bir yerde yer alabilirdi. Tarafsızlık politikası özellikle itilaf devletlerinin karşısında Osmanlı Devletinin lehine olabilirdi. Bu ihtimal göz önünde bulundurulduğunda İtilaf Devletleriyle yeniden müzkerelerde bulunulabilirdi. Tam kesin olmamakla beraber savaşın başlarında İtilaf Devletlerinin Osmanlı’ya karşı olan sert ve agresif tavırlarının bu tarafsız kalma ihtimali yüzünden olduğu düşünülmektedir. Fakat böyle bir durumda Almanya’nın bu tarafsızlığa nasıl bir tepki verebileceği kesin değildir. Ne de olsa Almanya Osmanlı’yı bu savaşa çekebilmek için bir çok diplomatik ve askeri yöntemi denemiş bir devlettir. Böyle bir durumda büyük ihtimalle Almanya Osmanlı Devleti’nin üzerindeki baskısını arttıracaktır.
Osmanlı Devleti bu savaşta tarafsız kalsaydı savaşın yarattığı askeri kayıplardan veya savaşın maliyetinden kaçınabilirdi. Savaş sırasında Osmanlı Devleti yedi farklı cephede savaşmıştır ve bu cephelerin bir çoğunda fazlaca asker şehit olmuştur. Eğer Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşına katılmasaydı bu cephelerde savaşmayacak ve bu kadar fazla şehit vermek zorunda kalmayacaktır. Özellikle Osmanlı Devleti Çanakkale cephesini kazanmasına rağmen bir çok şehit vermiş ve büyük bir maddi kayba uğramıştır. Eğer Osmanlı tarafsız kalsaydı Çanakkale boğazı devletler için açık olacaktı ve Rusya ile müttefikleri arasında bir bağlantı oluşturacaktır. Bu durum hakkında bir çok tarihçinin birbirinden farklı düşünceleri bulunmaktadır. Bazı tarihçilere göre bu ulaşım aracılığıyla Rusya daha erken yardım alacak ve bu yardımlar sayesinde Bolşevik devrimi gerçekleşmeyecektir dolayısıyla Rusya savaştan çekilmeyecektir.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen isimleri özellikle Enver Paşa Almanya ile savaşa girilmesi taraftarıydı. Fakat bu fikre kesinlikle karşı çıkan üyeler ve insanlarda bulunmaktaydı. Eğer bu savaşta tarafsızlık politikası benimsenmiş olsaydı, İttihat ve Terakki,nin içerisindeki gruplar arasında büyük bir çekişme, fikir ayrılığı yaşanabilirdi. 1. Dünya Savaşı’nın yarattığı kaos devletin iç politikasını büyük ölçüde değiştirmiştir. Bunun yerine tarafsızlık gibi bir durum olsaydı Osmanlı’nın iç politikası bu kadar büyük bir değişime uğramaya bilirdi.
Bu savaş Osmanlı’nın üzerinde hem ekonomik hemde sosyal olarak çok büyük etkiler yarattı. Osmanlı devleti çok fazla cephede savaştığı için bir sürü insanını kaybetti. Eğer tarafsızlık poşitikası izlenseydi bu kadar insan ölmeyecekti. Sadece ölümler değil savaş yüzünden Osmanlı Devleti çok büyük ekonomik zorluklarla karşılaştı. Savaşta yaşanan kıtlık ve savaşın genel maliyeti Osmanlı’nın halkının sosyal yaşantısınıda büyük ölçüde etkiledi.
Osmanlı Devleti’nin Tarafsız Kalma İhtimalinin Olası Sonuçları:
Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı sırasında tarafsız kalması savaş sonrası imzalanan Versailles Antlaşması gibi antlaşmalarda daha avantajlı bir konum oluşturmasını sağlayabilirdi. Ayrıca Osmanlı Devleti tarafsız kalsaydı toprak bütünlüğünü daha fazla koruyabilirdi, bu kadar toprak kaybetmezdi.
Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalma durumda İtilaf devletleriyle ilişkisi çok daha iyi olabilirdi. Savaş sonrası dönemde olası iyi ilişkileri sayesinde İtilaf Devletlerine karşı müzakerelere daha güçlü katılabilirdi. Osmanlı Devleti İtilaf Devletleriyle doğrusal yoldan savaşa girmediği için bu devletlerin Osmanlı hakkında olan düşünceleri daha olumlu olabilirdi.
Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalma durumunda, Almanya ile olan iletişimi zayıflayabilirdi çünkü Almanya Osmanlıyı kendi yanında savaşa katmak için her şeyi denemiş bir devlet olarak Osmanlıyla olan iletişimini zayıflatabilirdi. Fakat Almanya’nın 1. Dünya Savaşını kaybettiğini göze alırsak bu iletişimin zayıflamasının Osmanlı Devleti üzerinde fazla bir etkisi olduğu söylenemez.
Savaşa girmeyen Osmanlı Devleti bu savaştan yıkık bir devlet olarak çıkmayabilirdi veya yıkılışı bir süre ertelenebilirdi. İttihat ve Terakki hükümeti savaşın bıraktığı yıkıcı etkiyle yüzleşmek zorunda olmayabilirdi ve belkide devletin modernleşme süreci daha başarılı olabilirdi.
Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na İtilaf Devletleriyle Girme İhtimali:
Eğer Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı’na İtilaf Devletlerinin yanında girmiş olsaydı jeopolitik durumu sebebiyle savaşı büyük ölçüde değiştirebilirdi. Osmanlı’nın elinde bulundurduğu İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı sayesinde Rusya ve ittifakları arasında güvenli bir yol oluşabilirdi. Bu yol sayesinde Rusya’ya daha hızlı bir yardım ulaşabilirdi. Özellikle İngiltere ve Fransa bu güvenilir yol sayesinde rahatça Rusya’ya yardımlarını iletebilirdi. Bu sebeple Rusya’nın yaşayacağı cephelerdeki zorlukların önüne geçilebilirdi. Bundan dolayı Bolşevik İhtilali yaşanmayabilir ve Rusya savaştan çekimeyebilirdi. Başka bir açıdan ele alırsak Osmanlı Devleti Orta Doğu'daki Alman ve Avusturya-Macaristan saldırılarını durdurabilirdi. Geniş toprakları sayesinde Almanya’ya karşı fazlaca cephe açabilirdiler. Bu yüzden 1. Dünya Savaşı’nın süresi kısalabilir ve ittifak devletleri daha kısa bir sürede yenilgiye uğrayabilirdi.
Osmanlı Savaşa İtilaf devletleri ile girip savaşı kazanmış olsaydı yapılan barış antlaşmaları Osmanlı için farklı bir şekilde olabilirdi. 1919'da imzalanan Paris Barış Konferansı ve Sevr Antlaşması gibi Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü bozmaya çalışan antlaşmalar belki de daha farklı bir şekilde şekillenir, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına sebep olan süreçler yaşanmayabilirdi. Bu sebeple Osmanlı ortadoğu'daki egemenliğini devam ettirebilirdi hatta Almanya’nın sömürgelerinden bile hak iddia edip alabilirdi.
Osmanlı Devleti'nin İtilaf Devletleri ile beraber savaşa katılması İngiltere ve Fransa ile olan ilişkilerini olumlu yönden etkileyebilirdi. Özellikle İngiltere’nin Hindistan ve Ortadoğu’daki stratejik çıkarlarını koruma amacıyla Osmanlı ile daha iyi bir birlik yapması olası olabilirdi.
Osmanlı Devleti’nin arasının itilaf devletleriyle arasının iyi olması, savaş sırasında ve sonrasında Osmanlının ekonomisini iyi yönden etkileyebilirdi. Osmanlı Devleti Almanya ve Avusturya-Macaristan gibi sanayi gücüne sahip ülkelere karşı savaşarak daha gelişmiş bir sanayi altyapısına sahip olabilirdi. Ayrıca aynı tarafta oldukları için itilaf devletlerinin olası mali yardımları da Osmanlı Devleti’nin ekonomisini etkileyebilir. Savaşın sonuna doğru itilaf devletleriyle arası iyi olan Osmanlı Devleti müzakerelerde kendini daha iyi savunabilir ve bir noktada ekonomik bağımsızlığını eline alabilirdi.
Eğer Osmanlı Devleti İtilaf Devletleriyle beraber savaş girip o savaşı kazansaydı siyasi yapısıda değişiklik gösterebilirdi. Avrupa'daki demokratikleşme dalgası Osmanlıyıda etkileyip padişahın haklarını ve etkilerini azaltabilirdi. Bu da bir noktada devletin içindeki muhafazakar insanları ve insan gruplarını sinirlendirerek devlet içerisinde iç karışıklığa, kaosa sebep olabilirdi.
Sonuç:
Bu makalenin ana konusu Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na katılma durumu için olası seçeneklerdir. Makalede bu konu Osmanlı’nın Savaşa katılma nedenleri, katılma süreci, tarafsızlık politikası işleseydi ne olurdu, bunun sonuçları neye dayanırdı ve Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşına İtilaf Devletlerinin (İngiltere, Fransa, Sırbistan, Rusya) yanında savaşa katılsaydı 1. Dünya Savaşının işleyiş süreci nasıl değişirdi ve bu durum Osmanlı Devletini nasıl etkilerdi olarak alt başlıklara ayrılmıştır ve incelenmiştir. Özet olarak Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşına İttifak Devletleriyle katılmak yerine tarafsızlık politikası işleseydi yada İtilaf Devletleriyle savaşa girseydi her şey çok büyük ölçüde değişebilirdi ve bu değişimler büyük bir ölçekle Osmanlı Devleti’nin hem toprak bütünlüğü açısından, hem diğer devletlerle iletişimi açısından hemde iç bütünlük olarak değişimlere sebep olacaktır. Bu makalenin enelinden çıkarıldığı üzere bu değişimler Osmanlı Devleti’nin lehine olacak değişimler olacaklardır.
Kaynakça:
Atabay, M. (2015). Osmanlı İmparatorluğu Hizmetinde Breslau (Midilli) Kruvazörü. Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 13(18), 117-130. https://doi.org/10.17518/caty.24162


