top of page

Bülbülü Öldürmek Eserinde Arketip ve Stereotip Kız Çocuğu ve Anne Figürlerinin Karakterler Bağlamında İncelenmesi

Harper Lee’nin “Bülbülü Öldürmek” eseri, 1960’ların Amerika’sında yaşamış Finch ailesini temel alarak bir anlatı sunar. Bu ailede annenin vefatından ötürü bir kadın ve anne figürü bulunmaz. Bu sebeple Jem ve Scout isimli iki kardeş, evlerinin aşçısı Calpurnia ve babaları Atticus gözetiminde yetiştirilmektedirler. Evde biyolojik bir annenin bulunmaması, sembolik bir anne figürünün olmadığı anlamına gelmemektedir. Bu sebeple, makalede “Anne” figürü arketip ve stereotip anne figürü terimleri bağlamında incelenecektir. Arketipler ve stereotipler kitapta sadece ebeveynlik ilişkileri ele alınırken kullanılmamıştır; aynı zamanda henüz 6 yaşında ufak bir çocuk olan Scout Finch’e çevresinde bulunan yetişkinlerin tanıttığı “ideal kız çocuğu” modeli de bu iki kavramın belirgin bir biçimde kendini gösterdiği bir başka unsurdur. Bu bağlamda; çalışmada “Bülbülü Öldürmek Eserinde Toplumsal Cinsiyet Rolleri” başlığı, "Arketip ve Stereotip Anne Figürü” ve "Arketip ve Stereotip Kız Çocuğu Figürü” yan başlıkları ile incelenecektir.


Stereotip, derin bir tarihe sahip bir kavramdır. Etimolojik olarak “Yunanca “stereos” katı ve “typos” tip/şekil” sözcüklerinin bir araya gelmesi ile oluşmuştur.”(Demir, 2019) Kavramı sosyal bilimlerde kullanmış ilk kişi ise Walter Lippmann’dır. Lippmann, “bu kavramı “kafamızdakı imajlar”a işaret etmek için kullanmıştır.” Aynı zamanda Lippmann “nesne ve kişilere yönelik zihnimizde var olan görüntüleri stereotip olarak adlandırmakta ve bunların bazen doğruyu, bazen yanlışı bazen de her ikisinin karışımını yansıtabileceğini belirtmektedir.”(Demir, 2019). Stereotipler, bireylerin insanları yerleştirdiği kategorilerdir. Duruma bir örnek olarak Fransız steretoipinden bahsedilebilir. “Fransızlar modaya uygun giyinirler. Kibirli ve romantik insanlardır. Moda ve sanatta önde gelirler ve çok yaratıcılardır. Fakat kişisel hijyenlerine dikkat etmezler.” yargısı insanların kafasında süregelmiş Fransız stereotipine uyabilecek bir modellemedir. Sıralanmış özelliklere sahip Fransızların olması elbette muhtemeldir, fakat her Fransızın insanların kafasında yer edinmiş klasik Fransız tiplemesinin birebir kopyası olduğu söylenemez. Örnekten yola çıkarak, stereotiplerin bir bireyi veya bireyler grubunu tanımlamak için kullanılan basitleştirilmiş betimsel kategoriler olduğu söylenebilir. Lippmann’a göre “insan dış dünyayı ilk olarak içinde yaşadığı kültür tarafından şekillendirilmiş haliyle algılamaya, diğer deyişle ön kabule meyilli bir canlıdır.”(Demir, 2019). Bu durumun sonucu olarak da Lippmann, insanların çoğu zaman stereotiplere bağlı bir biçimde hayatlarını şekillendiren canlılar olduğunu savunmuştur.


Arketip ise, Carl Gustav Jung tarafından literatüre kazandırılmış bir psikolojik olgudur. Konuda daha da derine inmek için “psişe” kavramı ile başlayan bir dizi terimin açıklanması uygun olacaktır. Psişe, zihin demektir. Jung’un psişesi ise bilinçaltı (bilinçdışı) ve bilinçüstü olmak üzere iki farklı boyuttan oluşmaktadır. Jung, bilinçdışını “Kişisel Bilinçdışı” ve “Kolektif Bilinçdışı” olarak iki farklı alt başlığa ayırır. “Kişisel bilinçdışı, bireyin günlük yaşamda edindiği tecrübeler ile her türlü kaynaktan aldığı iletilerin ego tarafından baskılanmasıyla oluşan ögeleri temsil etmektedir. Çalışmada bahsedilen “arketip” kavramı ise kolektif bilinçdışında konumlanmaktadır.”(Gülcan, 2020). Kolektif bilinçdışı, insanlığın en eski ve en evrensel düşünce biçimlerini kapsamaktadır. Jung’un insanoğlunun büyük ölçüde tarihine bağlı olduğunu düşünmesi ve “Bugünün veya dünün insanı değiliz, engin bir çağın insanıyız.” sözünü söylemiş olması, bu durumu destekler niteliktedir. “Ortak bilinç dışının içerikleri, sadece eski çağlardan kalma, özellikle insana has işlev görme tarzları değildir; aynı zamanda insan varoluşundan çok daha eskiye uzanan, insanoğlunun hayvan atalarından kalma işlev kalıntılarıdır. Arketipler de bu alanın ürünleridir.”(Gülcan, 2020). Bu noktada, Jung’un “Arketip” terimini bulmadan evvel “başlangıçtan beri olan imgeler” ve “kolektif bilincin hakimleri” ifadelerini kullandığını bir dipnot olarak düşmekte fayda vardır. Türkçe çevirisinde ise “ana örnek” ve “ilk model” kavramlarını kullanabileceğimiz arketipler, sonuç olarak net bir tanım yapmak gerekirse “bireyin zihninin derinliklerinde kişisel deneyim ve anılara dayanmayan, atalarımızdan miras kalan kalıtımsal, evrensel niteliği olan imgelerdir.”(Gülcan, 2020).


Arketip kavramı, Bülbülü Öldürmek eserinde en belirgin hali ile Calpurnia ve Scout karakterlerine yansıtılmıştır. Kitabın yazarı Harper Lee; eserinde bazı noktalarda bu karakterler üzerinden uzun yıllar boyunca insanlığın ortak hafızasında oluşmuş stereotipik tiplemelerin, bireyin müdahalesi olmadan kolektif bilinçdışı kapsamında oluşmuş arketipik tiplemeler ile çatışmalarına ve zıtlıklarına yer vermiştir.


Bahsedilen iki karakterden biri olan Calpurnia, Finch ailesi ile birlikte yaşayan evin aşçısıdır. Finch ailesini baba Atticus, 10 yaşındaki erkek çocuk Jem ve 6 yaşındaki kız çocuk Scout oluşturur. Fakat Calpurnia’nın da biyolojik olarak olmasa bile bu ailenin bir üyesi olduğu söylenebilir. Çünkü Calpurnia, büyük çocuk Jem’in doğumundan beri evde çalışmaktadır. Annenin ölümü Scout iki yaşındayken gerçekleşir, bu da demek olur ki Calpurnia; aile için önemli olayların yaşandığı zaman dilimlerini de kapsayacak biçimde uzun yıllar ailenin yanında olmuştur.


Annenin ölümünden sonra evde biyolojik bir anne figür kalmaz. Artık çocukları gün boyu gözetleyen ve denetleyen kişi Calpurnia’dır. “Jem doğduğundan beri bizimleydi ve kendimi bildim bileli o buyurgan varlığını hissediyordum.”(Lee 15) alıntısı Scout’un Calpurnia’yı tanıtmak için kurduğu cümlelerden biridir. Bu alıntı, Calpurnia’nın evde bir çocuk denetim mekanizması görevinde olduğunu gösterir. “Ben neredeyse altı, Jem de neredeyse on yaşındayken, yaz tatillerimizin sınırları (Calpurnia’nın seslendiğini duyabileceğimiz bir mesafede)... Radley’lerin eviydi.”(Lee 15) alıntısından anlaşılacağı üzere, çocuklar kendi serbest zamanlarında yani oyun oynarken bile Calpurnia’nın denetimi ve himayesi altındadırlar. Bu vakitler dahil olmak üzere Calpurnia onları gözetler. “Calpurnia dikkatle köpeğe baktı, sonra ikimizi omuzlarımızdan tuttuğu gibi eve götürdü.”(Lee 124). Calpurnia’nın kardeşlere tıpkı bir anne gibi göz kulak olduğuna, aynı zamanda "Calpurnia bizi öğlen uyandırdı... ön bahçeyi elimizden geldiğince temizlememizi istedi.”(Lee 98) alıntısından çocukları denetlendiğine ve yönlendirdiğine ulaşılabilir. Calpurnia çocukları tehlikelerden korur ve yanlışlarını düzeltir, kendince doğru belirlemiş olduğu hayat görüşlerini öğretir. “Dediklerinin tek kelimesine bile inanma, Dill.” dedim. Calpurnia bunları siyahların uydurduğunu söylüyor.”(Lee 53) alıntısı Calpurnia’nın tıpkı ebeveynlerin yaptığı gibi Scout ve Jem’e hayattaki doğru ve yanlış kavramlarını öğrettiğini göstermektedir. “Calpurnia’nın öğretme yönteminde duygulara yer yoktu: Ben onu nadiren memnun ederdim o da beni nadiren ödüllendirirdi.”(Lee 31) alıntısı Calpurnia’nın ev içinde bir öğretmen olduğu görüşünü destekler. Düşünüldüğü zaman, sıralanmış tüm bu özelliklerin bir biyolojik anne figürü ile büyük oranda benzerlik gösterdiği söylenebilir. Çünkü anneler; anneliğin en belirgin birkaç niteliği olarak çocukları gözetler, korur, doğru ve yanlışları öğretir, ev içinde bir öğretmen rolü üstlenir, hatalarını düzeltir. Bilindiği üzere, Cal çocukların biyolojik annesi veya üvey annesi değildir; fakat kadınlar, bilinçli hayatlarında anne olmayı seçmemiş olsalar bile psişelerinde anneliği bir arketip olarak bulundururlar. Her insanın kafasında bir arketip ile doğduğu düşünüldüğünde Calpurnia’nın annelik özelliklerine halihazırda sahip olduğu ve çocuklar karşısında bir anne arketipine büründüğü söylenebilir. Aynı zamanda annelik, kadın için cinsiyetle şartlanan bilinçli yaşamı temsil eder; dolayısıyla kadınlığın arketipleri bir yanıyla anneliğin arketipleridir yorumu fazla olmayacaktır. Bu durum, kitap boyunca Calpurnia’nın Finch kardeşlere doğuştan gelen annelik arketipini yansıttığı hususunda destekleyici bir ifade niteliğindedir.


Annelik arketipi aidiyet duygusu sevgi ve bağlanma içerir. ”(Gülcan, 2020). Verilen bilgi ile çelişecek biçimde okuyucuda “Calpurnia’nın öğretme yönteminde duygulara yer yoktu: Ben onu nadiren memnun ederdim o da beni nadiren ödüllendirirdi.”(Lee 31) alıntısı Calpurnia’ya dair acımasız bir imaj oluştursa bile “Jung, hiçbir insanın tamamen bir tipe kusursuz bir şekilde uymayacağının ön bilgisini vermiştir.”(Gülcan, 2020) ve “Anne arketipi herkes için farklı özellikler gösterir...”(Gülcan, 2020). Bu durumda Calpurnia’nın “acımasız” bir anne olması onun arketip bir anne figürü olmadığı manasına gelmemektedir.


Annelik arketipinin daha iyi anlaşılması için arketip kavramının yaratıcısı Jung’un hayatında derinlere inmek anlatıya yardımcı olacaktır. Jung, kendisini bildi bileli ebeveynlerinin arasının kötü olduğunu söylemiş ve onları hiçbir zaman barış halinde görmediğini belirtmiştir. Jung üç yaşına geldiğinde psikolojik rahatsızlıklar ile boğuşan annesi evi terk eder ve bir psikiyatri kliniğine yerleşir. Bu esnada, Jung’a teyzesi ve hizmetçileri bakmaya başlar. Jung, bu döneme dair anılarını şu şekil anlatır: “Annemin yokluğunda bana hizmetçimiz baktı. Beni kucağına alıp başımı omzuna koyuşunu hâlâ anımsıyorum. Annemden oldukça farklıydı. Saçları siyahtı, teni de koyu. Bugün bile saçının çizgisini, koyu tenli boynunu ve kulağını görür gibiyim. Tüm bunları, bana hem çok yabancı hem de çok yakınmış gibi algılardım. O bana, ailemden çok bana yakınmış ve her nasılsa, çözemediğim bazı gizemlerle ilgisi varmış gibi gelirdi... İlettiği uzaklık duygusuna karşın onu hep tanıdığım duygusuna kapılmam bu türün bir özelliğidir. Bu izlenim daha sonraları benim için kadınlığın tüm özünü belirleyen bir sembole dönüştü.”(Serrican, 2015).


Jung’un bahsettiği “bu tür kızlar”, Jem ve Scout için Calpurnia’dır. Kitapta Scout annesini hatırlamadığını ve bu sebeple onu özleyemediğini söyler. Scout’ın alışık olduğu anne figürü zamanla doğumundan beri yanında olan Calpurnia olmuştur. Jung’un aksine Scout yanında bulunan arketip anne figürünü hep tanımaktadır. Fakat bu durum, Scout için Calpurnia’nın arketipik bir anne olduğu gerçeğini değiştirmez.


Calpurnia’nın stereotip bir anne olup olmadığını anlamlandırmak için Iowa State University’de çalışmalarını yürüten akademisyen Kelly Odenweller’in araştırmaları sonucu belirlediği 7 farklı anne stereotipinden faydalanacaktır. Odenweller, çalışmasını evde kalan anneler ve çalışan anneler olmak üzere iki farklı başlığa ayırmıştır. Calpurnia’nın hem Finch ailesinin evinde çalıştığı, hem de buradaki çocuklara karşı bir anne rolü üstlendiği düşünüldüğünde iki grup stereotipik anne ile de karşılaştırılabilir. Odenweller’in stereotipik anne modelleri şunlardır: aşırı çalışan anne, ev ve aile odaklı anne, ideal anne, çalışkan ve dengeli anne, geleneksel olmayan anne, geleneksel anne ve son olarak tembel anne. Aşırı çalışan anneler her şeyi yapmak ister, ancak aşırı yorulmuştur ve bu belli olur. Ev ve aile odaklı anneler çocuklara, evin ihtiyaçlarına ve evdeki sorumluluklara öncelik verir. İdeal anneler birkaç sorumluluğu aynı anda yürütmeye çalışırlar, ancak bunları başarmak ve stresli görünmemek için de çabalarlar. Çalışkan ve dengeli anneler ise ideal bir anne değillerdir ama hırslıdırlar ve kendini işine adamışlardır. Son olarak ise tembel anneler, besleyici, dikkatli veya çalışkan olmayan annelerdir. Calpurnia’nın stereotipik olarak ev ve aile odaklı bir anne olmaya yakın olduğu söylenebilir. Fakat Calpurnia’nın biyolojik bir anne olmaması, onu tam olarak stereotipik bir anne grubuna sokamaz çünkü yapılan stereotipik anne araştırma ve çalışmalarında üvey annelerin veya biyolojik anneler dışı herhangi bir grubun çalışmalara dahil edildiğinden bahsedilmemektedir.


Stereotipik anne özellikleri, stereotipik bir kadının özellikleri ile yüksek oranda benzerlik gösterir. Çünkü annelik rolü, kadına geleneksel söylemler ile yüklenir ve toplumlarda “bir bakıma annelik ve kadınlık eşdeğer görülmektedir.”(Gezer Tuğrul, 2019). Annelik, kadınlığın bir tamamlayıcısı olarak tanımlanır ve kadına doğurgan yapısından ötürü yüklenmiş bir roldür. Calpurnia’nın stereotipik bir kadın modeline tam olarak uyduğu söylenemez. “Örneğin; kadın denildiğinde akıllara zayıf, hassas, şefkatli, narin, duygusal, cana yakın, bağımlı, irrasyonel...” (Demir, 2019) bir stereotip gelir. Halbuki Calpurnia’nın zayıf, irrasyonel ya da bağımlı olduğu söylenemez. Calpurnia, siyahilere karşı ırkçılığın üst safhalarda olduğu bir toplumda beyaz bir ailenin yanında çalışmaktadır. Ayrıyeten, roman boyunca olumsuz durumlara ses çıkaran ve kendisi ile çevresini çekinmeden savunan karakterlerden biridir. Bu nedenle; Calpurnia’nın hem stereotipik bir anne, hem de stereotipik bir kadın olduğu söylenemez.


Stereotipik cinsiyet rolleri, roman boyunca Scout Finch’in karakter gelişimini ve sosyal ilişkilerini etkileyen kilit hususlardan biridir. Kız çocuklarının büyük çoğunlukla elbise ve etek giydiği 1960’lı yıllarda Scout hem tulum ve pantolon giymeyi seven hem de zamanı erkek çocukları ile geçiren bir karakterdir. Scout’ın tulum giymesi, çevresi tarafından çokça kez uyarılmasına vesile olur. “O tulumu giyerek ne yaptığını sanıyorsun;? Bir elbise ve bir iç eteği giymen gerekir, küçük hanım!”(Lee 134) der komşusu Bayan Dubose. Scout’un pantolon giymesi de büyükleri tarafından tepki çeker.


“Alexandra Hala kafayı nasıl giyindiğime takmıştı. Pantolon giydiğim takdirde aslabir hanımefendi olamayacağımı söylüyordu, bir elbise giymek istemediğimisöylediğimde pantolon giymeyi gerektiren şeyler yapmamam gerektiğini söylemişti. Alexandra Hala’nın benimle ilgili vizyonu oyuncak fırın ve çay setleriyle oynamamdı ve doğduğumda hediye ettiği sonradan başka inci tanelerinin de eklenebildiği inci kolyeyi takmamdan ibaretti.” (Lee 109). Tulum ve pantolona gösterilen tepkilerin temel nedeni, Scout’un elbise ve etek giyen kız çocuğu stereotipine uymamasıdır. Bir noktada Scout, bir hanımefendinin özelliklerine uyması için baskı görmeye başlar.


“‘Büyüyünce bir hanımefendi olmak istiyorsun değil mi?’

‘Özellikle istediğim söylenemez,’ dedim.

‘Hayır, istiyorsun...’”(Lee 107).


Amcası tarafından bu şekilde baskılanmaya başlayan Scout, halasından da farklı bir muamele görmez. ““Alexandra Hala bana mutlulukla gülümsedi. ‘Sen de bizimle otur, Jean Louise,’ dedi. Bana bir hanımefendi olmayı öğretme kampanyasının bir parçasıydı bu.”(Lee 292).


Scout, sıkça bir kız çocuğu ve bir hanımefendi gibi davranması için öğütlenir. Halbuki, “Yaş grupları gereği, okul öncesi ve ilköğretimin ilk sınıflarında olan çocuklar, yeniliklere açık, öğrenmeye hevesli, yeni keşiflere açıktırlar.”(Karaca, 2011). Scout’un pantolon ve tulum giymeyi merak etmesinin, oğlanlar ile oynamaya ve farklı yollar ile eğlenmeye hevesli olmasının nedeni budur. Bilimsel yollar ile açıklanabilecek davranışlar, büyükler tarafından bastırılmamalıdır. Buna rağmen, “...mevcut stereotiplere gelecek ufak bir karşı saldırı dahi, insanlar tarafından evrenin yapısına yönelik şiddetli bir saldırı gibi algılanmaktadır.”(Demir, 2019). Etek giymeyi reddeden Scout bu sebeple baskılanır ve terbiye edilmeye çalışılır. Aynı biçimde toplumun Scout’tan beklentisi “...sahip olduğu cinsiyet bağlamında diğer insanlarla ilişkiler kurması ve kendi ilgi alanlarını buna yönelik seçmesi, son olarak da zamanla cinsiyetlere ilişkin mevcut stereotipleri yaşam içerisinde kendisinin kullanmaya başlaması...”(Demir, 2019)dır. Halbuki küçük bir çocuk olan Scout için normal olan yeni şeyler denemesi, deneyimlere karşı hevesli olmasıdır. Bu noktada, Scout’un stereotipik olarak çevresinde bulunan insanların benimsemiş olduğu kız çocuğu modeline uyduğu söylenemez.


Carl Jung; insanlığın ortak belleğinde oluşmuş stereotiplere uymayan, hatta bu stereotiplere başkaldıran Scout gibi karakterleri tanımlarken kullanabileceğimiz “Kahraman Arketip”in de yaratıcısıdır. Jung’a göre arketipler iki yönlüdür. Hem karanlık, hem de aydınlıktırlar. Bu sebeple, unutmamak gerekir ki herhangi bir arketipe tam olarak bir niyet yüklenemez. Scout cesurdur ve ilgisini çeken alanları kovalayan bir kimsedir, fakat bunu herhangi bir iyi-kötü ayrımı ile yapmamaktadır. İncelendiğinde, Scout’un Kahraman Arketip kategorisine girdiği görülür. Tam zıttı Kurban Arketiplerden farklı olarak Kahraman Arkeitpler; yaşamaya katılmaya istekli, deneyim yaşamaya açık, yaralı ve kırılgan olsa bile gelişime olumlu bakan kimselerdir. Scout da benzer biçimde pantolon ve tulum giymeyi merak etmiş, çevresinden uyarı alsa bile denemeye devam etmiş, bir hanımefendi olmaya zorlansa bile kendi kişiliğinden taviz vermeyen bir karakterdir. Bu arketipler, risk almayı severler ve aldıkları riskler ile ilerleyerek olgunlaşırlar. Scout’un; durumun altında herhangi bir kötü niyet olmaksızın pantolon ve tulum giymek istemesi, aslında ait olduğu Kahraman Arketipik grubun bir özelliğidir. Bu şekilde, Scout’un davranışlarının psikolojik temellendirmesi yapılabilir.


Sonuç olarak, “Bülbülü Öldürmek” eseri; insanlığın ortak hafızasında oluşmuş, nesne ve kişilere yönelik kodlanmış imajlar olan stereotipler ile bireyin zihninin derinliklerinde kişisel deneyimlerin herhangi bir etkisi olmadan gelişmiş ve insanlık tarihi kadar eski arketiplerin, anne ile kız çocuğu figürleri üzerindeki izdüşümünün gözlemlenmesine olanak sağlar. Biyolojik bir annenin eksikliğini yaşayan Finch ailesi için çalışan ve uzun yıllardır ailenin yanında olan Calpurnia, toplumun stereotipik kadın ve anne karakterlerine kesin bir uyum göstermese bile içgüdüsel olarak bulundurduğu annelik arketipine paralel davranışlar sergilemektedir. Öte yandan aile üyeleri ve kendisinden yaşça olgun büyüklerinin etek ve elbise giymek ve bir hanımefendi gibi davranmak baskılarına rağmen tulum ve pantolon giyen, erkek çocukları ile vakit geçiren, bir hanımefendi gibi olmaya hevesli olmayan Scout Finch; toplumun kız çocuğu stereotipini uyum göstermese bile Carl gustav Jung tarafından tanımlanmış Kahraman Arketip kategorisine giren bir karakterdir. Harper Lee, bu iki karakter aracılığıyla toplumsal cinsiyet rolleri kapsamında toplumun kişiden uymasını beklediği kalıplar olan stereotiplerin ve bireyin realitesi olan arketiplerin çatışmalarını sunmaktadır.



Kaynakça:

Lee, Harper. Bülbülü Öldürmek. İstanbul: Epsilon Yayınları, 2023.


“Psikolojik Tipler Ve Jung Psikolojisi Üzerine Bir Değerlendirme.” Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, vol. 12, no. 23, 2020, pp. 284–97.


Serrican, Ece. “Reflexion of the Archetype Concept in Carl Gustav Jung’s Theory of Analytical Psychology to the Literature”. International Journal of Social Sciences and Education Research, vol. 1, no. 4, 2015, pp. 1205-1, doi:10.24289/ijsser.279130.


“Stereotip Nedir?”. nedir.org, 2014, https://stereotip.nedir.org/


Karaca, Gülçin. 5-8 Yaş Aralığındaki Çocuklarda Stereotip (Klişe Resim) Kullanımı. 14 June 2011, dergipark.org.tr/en/pub/makusobed/issue/19436/206708.


Demir, Nazlı Hilal (2020). STRASBOURG KARARLARINDAKİ KARABATAKLAR: (TOPLUMSAL) CİNSİYET STEREOTİPLERİ. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2020(146), 269 - 311.


“The 7 Most Pervasive ‘Mom Stereotypes.’” World Economic Forum, 15 Oct. 2019, www-weforum-org.translate.goog/stories/2019/10/mothers-deal-with-these-7-mom-st ereotypes-daily/?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=wa.


“Toplumsal Cinsiyet Rolleri Bağlamında Kadınların Annelik Deneyimleri Üzerinde Bir Saha Çalışması.” Toplum Ve Kültür Araştırmaları Dergisi, vol. 3, no. 71, 2019, dergipark.org.tr/tr/download/article-file/837784.


bottom of page