top of page

1944 Varlık Vergisi ve Arkaplanı


Başlıklar:

  1. Giriş

  2. Kanun Metnini İncelenmesi

  3. Açıklamalar

  4. Siyasi ve İktisadi Arkaplan

  5. Uygulamalar

  6. Sonuç

  7. Kaynakça



  1. Giriş

1942 yılında Resmi Gazete’de yayınlanan Varlık Vergisi Kanunu; kimilerine göre İkinci Dünya Savaşı’nın kasvetli gölgesinde kalan genç cumhuriyetin; sınırdaki askeri aç ve açıkta bırakmamak, işgücünün silah altına girmesi yüzünden azalan iş gücünün üretimim yavaşlatması, savaş ortamında artan karaborsacılık gibi ülkeyi ekonomik buhrana sokan olumsuzlukları gidermek için, kimilerine göre ise hükümetin ve devletin savaş nedeniyle ekonomik buhran olduğuna dair bahane ile ülkedeki azınlıkları baskılayarak sermayennin el değiştirmesini amaçladığı bir kanundur. Bu tartışmaların odağında olan Varlık Vergisi Kanunu tartışmaları ülkedeki azınlıkların geçmişini ve durumunu anlamak, cumhuriyetin iktisadi geçmişini ve nasıl cumhuriyetin ilerleyen yıllarına yön verdiğini anlamak, cumhuriyeti kuran asker-bürokrat -cumhuriyetin kuruluşunda bir burjuva kadrosunun varlığı kesin olmasa da bir burjuva ideolojisi varlığından söz edilebilmektedir - kadroyu anlamak açısından önem teşkil etmektedir. Bu çalışmada da kanunun asıl amacına yönelik değerlendirme yapmak için kanun metni ve dönem siyasilerin açıklamaları, cumhuriyetin iktisadi arkaplanı, kanunun uygulanması ve sonuçları incelenecekir. Çalışma sonunda incelemelerden yapılan çıkarımlar ile kanun hakkındaki tartışma yanıtlanacak ve kanunun Türkiye siyasetini nasıl şekillendirdiği de incelenecektir.



  1. Kanun Metninin İncelenmesi

“Madde 1 - Servet ve kazanç sahiplerinin servetleri ve fevkalâde kazançları üzerinden alınmak ve bir defaya mahsus olmak üzere (varlık vergisi) adiyle bir mükellefiyet tesis edilmiştir.” 1. maddede irdelenmesi gerekilen iki önemli nokta vardır birincisi “servet ve kazanç sahipleri”nin kim olduğu ve nasıl belirleneceği sorusu ve ikinci olarak “fevkalade kazançlar”ın nasıl belirleneceğidir. “ 2. Madde - Varlık vergisi aşağıda yazılı zümrelere dahil olan hakikî ve hükmi şahıslardan alınır: ... A) Büyük çiftçiler (Büyük çiftçiden maksat, işinin idaresine ve vüsatine halel getirmeksizin bu mükellefiyeti ifa edebilecekleri bu kanunda yazılı komisyonlarca tesbit edilenlerdir); ” Kanun metnine göre 2. maddede bahsedilen “büyük çiftçiler”i tespit edecek ve ödemeleri gerekecek vergi miktarını hesaplayacak olan kurumlar 7. maddede belirtilen komisyonlar şu şekilde oluşturulmaktadır: “en büvük mülkiye memurunun reisliği altında en büyük malmemurundan ve tica ret odalariyle belediyelerce kendi azaları arasından seçilecek ikişer azadan müte şekkil bir ve icabına göre mütaaddit komisyon kurulur. Ticaret odası bulunmıyan yerlerde, bu odanın


seçeceği azalar yerine belediyece, hariçten ticaret ve ziraatten anbvanlar arasından iki âza seçilir.” Anlaşılacağı üzere kimin vergi ödeyeceği ve ne kadar vergi ödeneceği bir kesinlik içeren bir kanun metnine vb. bir kaynağa bağlanmamış durumdadır. Üstelik yüksek miktarda olacak şekilde belirlenecek bu vergileri ödemek için vatandaşa 12. maddenin 1. fıkrasına göre yalnızca 15 gün verilmiştir. Bu 15 günlük sürenin ardından vergi eğer ödenmez ise mükellefin malına haciz konmakta ve vergi borcuna 15 günün ardındaki ilk hafta yüzde 1 ikinci hafta yüzde 2 zam eklenmektedir. Son olarak da yabancı basında da kanunun en çok dikkat çeken fıkrası 12. maddenin 4. fıkrasına göre verginin komisyon tarafından kararlaştırmasından sonraki 1 ay içinde vergi mükellefleri Hükümet’in belirlediği yerlerde borcunu ödeyene kadar çalışma kamplarını gönderilmektedir. Yine aynı fıkraya göre 55 yaş üstü ve kadın vergi mükellefleri zorunlu çalıştırmadan hariç tutulmaktadır. İncelenen fıkraların yol açabileceği -çalışmada da daha sonra açtığı görülecektir- keyfilik ve usulsüzlükler yüzünden zorunlu çalışmaya yollanma ihtimali olan vatandaşın bu sayılanlara itiraz hakkı 13. maddenin 2. fıkrasındaki “Bu madde ile on ikinci maddede yazılı karar ve muameleler katı olup bunlara karşı idarî ve adli kaza mercilerinde dâva açılamaz.” maddesiyle engellenmiştir.


Kanun metni incelendiğinde keyfi uygulamalara yol açabileceği açıkça görülmektedir. Bir kazanın vergi komisyonu aynı mal varlığa sahip iki kişiden birine ödeyeceği vergi miktarını hiçe yakın olarak belirleyebilirken başka birinin ödeyeceği miktarı belki de ödeyemeyeceği miktarda belirleyebilir. Bunu ödeyemeecek mükellef de kolayca çalışma kampına yollanabilir. Bu keyfiliğin yol açtığı fark özellikle müslim ve gayrimüslimlar arasında görülecektir ki zaten girişte de bahsedildiği gibi kanunun yol açtığı ana tartışma da bu gibi durumların varlığı ve kasıtlı olarak yapılıp yapılmadığıdır. Kanun metninde din, dil, ırk gibi herhangi bir vatandaşı kategorize eden veya ayrıştıran bir noktaya rastlanılmamaktadır. Kanun metninde böyle bir ayrıştırmaya rastlanılmıyorsa o zaman kanun metnini yasamaya süren ve yürütecek kişilerin açıklamaları incelenmelidir.



  1. Açıklamalar

Kanunun Resmi Gazete’de yayımlandığı 1942 yılına kadar savaşın etkilerine karşı cumhuriyeti korumak için farklı yeni kanunlar ile çeşitli önlemler alınmıştı. Bunlara Milli Korunma Kanunu, Vurgunculuğu Önleme Kanunu, Toprak Mahsulleri Vergisi kanunları örnek olarak gösterilebilir. Özellikle Varlık Vergisi Kanunu ile amaçlandığı söylenilen savaş ortamında ortaya çıkan vurgunculuk ve karaborsacılık Vurgunculuğu Önleme Kanunu ile de önlenilmeye çalışmıştır. Ancak, çalışmanının sonunda da görüleceği üzere Varlık Vergisi Kanunu vurgunculuğu önlemede başarılı olamayacaktır. Varlık Vergisi Kanunu’nu diğerlerinden ayıran nokta özellikle önceki dönemlerde siyasette görülmeyen üstelik “Anadoluculuk”, “Ulusçuluk” gibi söylemlerin geliştirilmesinin ardından “Türkleştirme” diye anılan yani nüfusu homojenleştirme gibi yeni politikalarının dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu gibi siyasetçiler tarafından açığa vurulmasıdır: “Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz.”


Bu söz CHP’nin basın mensuplarına kapalı olan bir grup toplantısında Saraçoğlu tarafından sarfedilmiştir. (aktar). Saraçoğlu’nun bu sözleri cumhuriyetin iktisadi-siyasi arkaplanına ve özellkle Atatürk dönemi siyasetimize giren “Anadoluculuk” söylemlerine yönelik çeşitli şüpheler doğurtmaktadır. Üstelik yasa da mecliste oy birliği ile geçmiştir (Yılmaz, Erkutlu).



  1. Siyasi ve İktisadi Arkaplan

Dönemin hükümetinin Varlık Vergisi Kanunu yolu ile kasıtlı bir nüfüsu homojenleştirme yani “Türkleştirme” politikası izlediğini araştırmak için cumhuriyetin geçmişini özellikle Türk bağımsızlık hareketini irdelemek gerekmektedir. Çünkü 1942 yılı siyasilerine bakıldığında bu kimselerin çoğu; Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında askerlik yapmış, İttihat ve Terakki’de yer ve rol alıp bürokratlık yapmış, Kurtuluş Savaşı’nda da yer alıp cumhuriyetin kuruluşunda da asker-bürokratlık rollerini devam ettirmiş kimselerdir. İmparatorluğun son yıllarında özellikle ön plana çıkan askerlerin, bürokratların, üst düzey yöneticilerin ve sermaye sahibi azınlıkların buluduğu bir İstanbullu kesim vardır. “Bunlar, Anadolu'daki Türk egemenliğinin dağıtılmasına razı olarak, kişisel varlıklarını sürdür menin yolunu işgalcilerle uzlaşmada aradılar. Yerli Hıristiya nlar ise, Türkiye'deki Müslüman Türk çoğunluğa rağmen, Anadolu'da Rum ve Ermeni devletleri kurulması teşebbüsünün baş kışkırtıcılı ğını yapmak gibi, sonunda binlerce yıllık vatanlarını kaybetmeleri ne sebep olacak bir tarihi 'hata' yaptılar.” (Tezel). "...yabancıların ve yerli gayrimüslimlerin ekonomik yapı üstünde denetim kurduğundan, öte yanda, bir Türk burjuvazisinin yarattığı toplumsal taban he nüz ortada yokken, 'Batılılaşmış' yeni askeri-bürokrat kadronun, Türkiye'deki toplumsal varlığın üstüne bir burjuva devlet kabuğu olarak yerleştiğinden...” (Tezel) bu alıntılarda cumhuriyeti kuracak olan asker-bürokrat kadro ile sermaye sahibi azınlıklar arasında İmparatorluk zamanından bir gerilim olabileceğini işaret etmektedir.



  1. Uygulama

Kanun uygulamaya koyulduktan sonra vurgunculuğu engelleme amaçlarına ulaşılamadığı görülmüştür. “...karaborsa ortamına son verilememiştir. Çünkü bu vergi dolayısıyla işlerini tasfiye etmek zorunda kalan gayrimüslimler, kısa sürede toparlanabilmek için karaborsaya yönelmiştir.” (Kızılkaya)”. Üstelik belirlenen vergilerin tamamı tahsil edilememiştir. Bunların sebepleri arasında kanun metninde belirtildiğinin aksine birçok yer de yine de vergiye itiraz edilmesi, yabancı kamuoyunun ve devletlerin baskıları sayılabilir. Hedeflenen vergi toplanamadığı için bütçe yine açık kalmıştır ve hükümet o ana kadar benimsediği sıkı para politikasından vazgeçerek fazladan para basmaya yönelmiştir. “Varlık Vergisi yoluyla elde edilen gelirlerle bütçe açığını kapatamayan hükümet, katı para politikasından vazgeçerek para basmaya girişmiştir. Böylece Cumhuriyet döneminde ilk kez enflasyon süreciyle karşı karşıya kalınmıştır”(Kızılkaya). Üstelik veginin yürürlülükten kaldırıldığı 1944 yılında ülkedeki azınlık nüfusunda büyük bir azalma görülmüştür ve özellikle İstanbul’daki gayrimenkuller azınlıklar tarafından yok pahasına müslimlere satılmıştır, böylece büyük bir el değiştirme görülmüştür.



  1. Sonuç

Kanun metni incelendiğinde herhangi bir ayrıştırıcı veya çalışmada bahsedilen “Türkleştirme” politikalarına hizmet edecek söyleme rastlanmasa da Saraçoğlu’nun yaptığı açıklama bu politikalara yönelik işaretler vermektedir. Cumhuriyetin siyasi ve iktisadi arkaplanı da incelendiğinde zaten cumhuriyeti kuran asker-bürokrat kadronun “Türkleştirme”ye sermayeyi el değiştirtmeye yönelik eğilimleri olduğu görülmektdir. Aynı zamanda uygulama da zorunlu çalışma kampına gidenlerin tamamen azınlık olması ve defterdarların da vergi mükelleflerini dinine göre kodlaması bu “Türkleştirme” politikalarının savaş bahanesiyle dönemin asker-bürokrat geçmişli hükümeti tarafından üstü kapalı şekilde yürürlülüğe koyduğu görülmektedir. Bu durumda da “Anadoluculuk” veya “Ulusçuluk” olarak bilinen özellikle Atatürk’ün sarf ettiği “etnik olmayan kapsayıcı milliyetçilik” söylemlerinin özellikle Atatürk’ün de aynı asker-bürokrat kökenden geldiği göz önüne alındığı ve eğer Atatürk’ün yaptığı Anadolu gezilerinde müslüman iş adamları ve toprak sahipleriyle yaptığı konuşmalar incelendiğinde doğruluğu ve samimiliği üzerine büyük şüpheler doğurmaktadır.



  1. Kaynakça

Abatay, B., & Akpamuk, G. (t.y.). Varlık Vergisi nedir, kimler etkilendi, neden tartışılıyor? - BBC News Türkçe.

Aktar, A. (2000). Varlık vergisi ve “Türkleştirme” politikaları (1. baskı). İletişim Yayınları.

Aydin, M. K. (2018). DÖNEMİN BASININA GÖRE VARLIK VERGİSİ UYGULAMASI. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 28(1), 289-311. https://doi.org/10.18069/firatsbed.387972

Coşkun, Y. (2019). Varlık Vergisi’ne Gösterilen Uluslararası Tepkilere Bir Örnek: ABD’nin Varlık Vergisi’ne Yaklaşımı. Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları - Recent Period Turkish Studies, 0(36). https://doi.org/10.26650/YTA2019-606758

Dokuyan, S. (2014). Savaş Ekonomisi ve Varlık Vergisi Üzerine Bir Değerlendirme. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15(2). https://doi.org/10.17494/ogusbd.15078

Gabay, M. (t.y.). Varlık Vergisi savunulamaz!Güz, N., Yanik, H., Bı̇ Ngöl, M., & Uğur, Z. B. (2018). Varlık vergisinin yazılı basında ele

alınışı. International Journal of Social Sciences and Education Research, 4(4),

585-598. https://doi.org/10.24289/ijsser.460097Kartal, R. N. (t.y.). Türkiye’de Mülkiyet Hakkı ve İhlâlleri: Varlık Vergisi Örneği. Kızılkaya, A. (t.y.). EKONOMİK VE SİYASAL BOYUTLARIYLA VARLIK VERGİSİ.

Levent, V. (t.y.). ́Varlık Vergisi ́ Stadyumu.Subay, Ö. Ö. (t.y.). TEK PARTİ DÖNEMİ GAZETECİLİĞİNDE FAŞİZAN SÖYLEM:

VARLIK VERGİSİ ÖRNEĞİ.Tezel, Y. S. (2015). Cumhuriyet döneminin iktisadi tarihi (1923-1950) (Türkiye İş

Bankası Kültür Yayınları’nda I. basım). Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Yilmaz, U., & Erkutlu, F. (2022). TÜRKİYE’DE SAVAŞ DÖNEMİNDE

KARABORSACILIĞA KARŞI ALINAN BİR TEDBİR OLARAK VARLIK VERGİSİ. Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15(1), 86-95. https://doi.org/10.46790/erzisosbil.1065441

bottom of page