top of page

Tahsin Yücel’in Gökdelen Eseri ile Jose Saramago’nun Körlük Eserinin İnsan Doğası Olgusu Kapsamında Karşılaştırılmalı Analizi

Güncelleme tarihi: 9 Ara 2024


İnsan doğasının devlet, yasalar ve toplumsal kurallar olmadığında farklı biçimlerde kendini göstermesi veya gösterebilecek olması, tarih boyunca felsefi tartışmaların merkezinde yer almış ve farklı düşünürler tarafından çeşitli açılardan vurgulanmıştır. Bu doğrultuda, insanın doğuştan bencil ve çıkarcı olduğunu ve bu nedenle güçlü bir otoriteye ihtiyaç duyduğunu savunan düşünce, Gökdelen ve Körlük eserlerinde bireylerin tasvir edilen distopik ortam karşısında sergiledikleri davranışlarla bütünüyle desteklenmiş ve farklı boyutlardan ele alınmıştır. Her iki eser de, bireylerin ilkel dürtülerinin ve sosyal etkileşimlerde denge ve kontrol sağlama çabalarının modernleşme ve kriz koşullarında nasıl tezahür ettiğini incelemektedir. Gökdelen'de göz önüne çıkan yalnızlaşma, bireylerin toplumsal normlara bağlılıklarını zayıflatır ve var olan normlara meydan okumalarına sebebiyet verirken, Körlük'te görülen ani bir kriz durumu, bireylerin hayatta kalma içgüdülerini ve bencilliklerini açığa çıkarır. Modern toplumların yapısal zayıflıklarını ve bireyselleşmenin yol açtığı içsel çatışmaları ortaya koyan bu eserler, toplumsal anomalilere karşı ortaya çıkan bireyler nezdindeki itici güç ve motivasyonların ideal toplum kavramını nasıl zedelediğini etkili bir şekilde yansıtır. Bu makalede, Tahsin Yücel'in Gökdelen ve José Saramago'nun Körlük romanlarında insan doğasının nasıl ve hangi yönleriyle ortaya çıktığı karşılaştırmalı olarak incelenecektir.


Gökdelen eserinde, özelleştirme ve modernleşme simgesi yüksek katlı binalar, soğuk ve izole edici özellikleri aracılığıyla bireylerin sosyal bağlarının zayıflatmıştır. Bu durum, eserde insanın günlük tutumları ve davranışları bağlamında dehümanizasyona sebep olmuştur ve özelleştirmenin doğurduğu bireyselleşme, insanın ilkel zamanlarda hayatta kalmasını sağlayan çıkarcılık duygusunun açığa çıkmasına ve bu sebepten dolayı toplumsal kaosun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu düşünce doğrultusunda, Gökdelen eseri insan doğasına özgü olan çıkarcılık ve bencillik duygularının ortaya çıkışına, anomali olarak nitelendirilebilecek yargının özelleştirilmesi eyleminin sebep olduğu görülmektedir. Bu kapsamda, “Biliyor musun? Her gün uyanır uyanmaz ilk düşüncem o anda Varol’un içeride bulunması olurken, bu sabah uyandıktan en az yarım saat sonra, hem de sen anımsatınca düşündüm bunu. Tuhaf değil mi?” (Yücel, 2023: 14) örneğinde, bireylerin sahip olduğu dürtülerin gün geçtikçe bireyi ve toplumu ikileme sürükleyip ahlaki normlardan uzaklaştırdığı görülebilmektedir. Körlük eserinde ise kaos, bireylerin ani bir körlük salgınıyla karşı karşıya kalması sonucu ortaya çıkmaktadır. Körlük eserinde düzenin kontrolden çıkması, Gökdelen eserinin aksine, insan doğasının belirginleşmesi kapsamında sonuç değil sebep olarak varlık göstermektedir. Salgın, toplumun tüm katmanlarında hızlı bir şekilde yayılırken, bireylerin içgüdüsel davranışları ve bencillikleri daha belirgin hale gelmekte, bireyler ani bir şekilde sosyal düzenin çöküşüyle karşı karşıya kalmakta ve kendi çıkarlarını koruma güdüsüyle hareket etmeye başlamaktadırlar. Başlayan kaosun, “Al ağzına, benimle dalaşmayı da bırak, Hayır, Ya alırsın ya da senin koğuşun tamamı ağzına ekmek kırıntısı bile koyamaz, onlara gidip, benimkini ağzına almayı kabul etmediğin için aç kaldıklarını söylersin, sonra da gelip ne olup bittiğini anlatırsın bana” (Saramago, 2023:179) alıntısından yola çıkarak, bireylerin otorite çatışması karşısında cinsel dürtülerinin, ahlak ve etik olgularının göz ardı edilmesiyle ortaya çıkmasına sebep olduğu görülmektedir. Ortak bir çıkarım yapıldığında eserlerde, toplumsal kaosun farklı nedenlerle nasıl ortaya çıktığını ve bireylerin içgüdüsel davranışlarının bu süreçte nasıl rol oynadığı ele alınmaktadır. Ancak, Körlük'te kaosun sebebi bireylerin içgüdülerinin açığa çıkmasıyken, Gökdelen'de modernleşme ve özelleştirmenin sonuçları olarak ortaya çıkmaktadır.


Gökdelen ve Körlük romanlarında kontrol güdüleri, güç dinamikleri ve bastırılmamış arzular, bireylerin davranışlarını belirleyen temel unsurlar olarak öne çıkar. Gökdelen'de, modernleşme temelinde şekillenen sosyal normlar ve beklentiler, bireylerin güç ve kontrol arzularını bastırmasına neden olmaktadır. Modern şehir hayatı, bireylerin sosyal statü ve maddi başarı peşinde koşarken esas benliklerinden sıyrılıp pratikte farklı bir kimlik sergilemelerini gerektirmektedir. Ancak, modern dünyanın sosyal norm ve beklentilerinin yarattığı baskılar altında dahi bireylerin güç ve kontrol arzuları su yüzüne çıkmaktadır. Gökdelen eserinde, “O kıç kadar evle bahçe benim on altı gökdelenimin Manhattan’daki gibi düz sıralar oluşturmasını engelliyor. Biliyorsun, iki yıldır bekliyorum. Bu yıl en az bir düzine tarihsel yapıyı yıkma izni aldım. Ama bu inatçı morukla başa çıkamıyorum bir türlü. O ev tarihsel bile değil. Bence büyük bir haksızlık bu, hem bana, hem İstanbul’a haksızlık!” (Yücel, 2023: 37) verilen alıntı otoriter ortamlar karşısında, bireyin insan doğasının yapı taşlarından biri olan yönetme dürtüsünün açığa çıktığı görülebilmektedir. Modern hayatın sunduğu imkanlar ve rekabet ortamı, bireylerin güç ve kontrol arzusunu sürekli tetiklemekte olup, iki eserde de otorite değişimi bireylerin dürtülerini ortaya çıkarmaktadır. Körlük eserinde ise salgın sonrası vuku bulan kaos ortamında görülen otorite boşluğu, bireylerin en temelde yer alan ve bastırılmış ele geçirme arzularını ortaya çıkarır. “(...) Artık bitti, diyorlar, karnını doyurmak isteyen bundan böyle parasını ödeyecek. Yatakhanenin her yanından protestolar yükseldi, Olmaz öyle şey, Yiyeceğimizi elimizden alıyorlar, Hırsız çetesi, Utanç verici şey, körlere kazık atan körler, düşünebiliyor musunuz, (...)” (Saramago, 2023: 81) Görülecektir ki, Körlük eserinde de otorite yokluğu karşısında, bireyler otoritenin yerini alma arzularını bastıramamaktadırlar. Her iki eserde de, bireylerin kontrol güdüleri ve güç dinamiklerinin nasıl şekillendiği ve kaos sebebiyle varlık gösteren dürtüleri de şekillendirdiği, bu dürtüleri tek odakta topladığı ele alınmıştır.


Sonuç olarak, karşılaşılan kriz durumları çerçevesinde bireylerin doğasında var olup ahlak normlarına aykırı olan çeşitli dürtülerinin ortaya çıktığı her iki eserde de görülebilmektedir. Ancak, Gökdelen eserinde bastırılmış arzular anomalileri doğururken, Körlük eserinde bireyler için izlenme olgusunu ortadan kaldıran salgının insan dürtülerini açığa çıkardığı görülmektedir. Gökdelen ve Körlük, insan doğasının karmaşıklığını ve anormal koşullarda ortaya çıkan ilkel dürtüleri eleştirmek adına benzer temalar ve imgelemler kullanır ve modern toplumda artan bencillik, yönetme isteği ve isyan yöneliminin bireysel ve toplumsal üzerindeki olumsuz etkileri yansıtılır. Özetle, ortaya çıkan otorite boşluğu, bireyleri otorite yerine geçmeye itmiş ve onları ortak bir paydada buluşturmuştur.

bottom of page