Körlük Ve Sineklerin Tanrısı Eserlerinin İnsan Doğası Bağlamında İlkelleşen Birey Ve Ahlaki Dürtüler Yan Tezleri İle Karşılaştırmalı Olarak Analizi
- Mehmet Arda Uzunlar
- 12 Nis 2024
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Ara 2024
İnsan doğası en basit davranış ve düşüncelerden toplum ve medeniyet gibi karmaşık kavramlara kadar insan hayatını şekillendiren her kavramın temellerine yön vermektedir. İnsan bir bağlamda tarım ve yerleşik yaşamın başlangıcıyla ahlak gibi toplumsal algılar ve içgüdüleri arasındaki çatışmayı başlatmıştır. İnsanlığın modernleşmesi ve medeniyet kavramının gelişmesi ile ise bu çatışmanın insan hayatındaki gözlemlenebilir etkileri artmıştır. Modern zamanlarda medya ve iş dünyası gibi faktörler sebebiyle insanlar arası interaksiyonların kaçınılamaz düzeye ulaşması ile bu çatışma doruk noktasına ulaşarak edebiyat da dahil olmak üzere hayatın her alanına nüfuz etmiştir. Edebiyat alanında bu çatışmanın yansımaları Jose Saramago’nun Körlük eserinde ve William Golding’in Sineklerin Tanrısı eserinde gözlemlenebilmektedir. Bu makalede de Körlük ve Sineklerin Tanrısı eserleri insan doğası bağlamında ilkelleşen birey ve ahlaki dürtüler yan tezleriyle karşılaştırmalı olarak analiz edilmiştir.
Körlük eseri ilkelleşen birey bağlamında incelendiğinde toplumsal çöküş aracılığı ile bireyin ilkel yönünün ortaya çıkışının okuyucuya sunulduğu görülebilmektedir. Kitapta bu iddiayı destekleyen “Karnını doyurmak istiyorsan, aç bacaklarını. Ve bacaklarını açıyorlardı, bazısına ağzını kullanması buyuruluyordu, baş vicdansızın bacakları arasına çökmüş şu kadın gibi, ama bu kadının sesi soluğu çıkmıyordu.“(Saramago, 2015:103) benzeri alıntılara sıkça rastlanmaktadır. Eserde bu ve benzeri cümlelerle bireylerin kaos durumlarında nasıl ilkel ve vahşi davranışlara yönelebildiği gösterilmektedir. Eser analitik bir bakış açısıyla incelendiğinde ise bu durumun “Sözü edilen umursamaz kişiler ya da “altını tutamaz”lar, Bu yaptığım şeyin hiç önemi yok, nasıl olsa kimse beni görmüyor, diye düşünüyor, daha uzağa gitmeye gerek duymuyorlardı”(Saramago, 2015:72) alıntısında da görülebildiği üzere bireylerin onları yargılayan otorite ve dış görüşlerin ortadan kalkması sonucu toplumsal yargılar, etik ve ahlak
gibi kavramların önemini yitirerek bireyin öz denetiminin körelmesine yol açması olduğu sonucuna ulaşılabilir. Öte yandan Sineklerin Tanrısı eserinde Körlük eserinden farklı olarak bireyin ilkelleşme sebebi insanın doğasından gelen güç arzusunun ahlaki değerlerine üstün gelmesi olarak işlenmiştir. Eserde bu fikir okuyucuya “Yığınla anı vardı belleğinde: Debelenen domuzu kuşattıkları sırada edindikleri bilginin anısı; canlı bir şeye üstün çıkmanın, ona kendi istediklerini yaptırmanın; susayıp da uzun uzun, doya doya su içercesine, onun canına kıymanın anısı”(Golding, 2008:107) benzeri ifadeler ile aktarılmaktadır. Bu alıntıda insanın içindeki güç arzusunun kendinden zayıf bir varlığa vahşet olarak yansıtılması gibi modern çağda ilkel kabul edilebilecek bir durum, insanın pür hali ve saflıkla ilişkilendirilmiş “çocuk” öznesi üzerinden yansıtılarak insanın medeniyet maskesinden sıyrılarak saf haline büründüğünde ne denli acımasız olabileceğini okuyucu gözler önüne sermektedir. Bu anlatı olay örgüsü devam ettikçe “Başı ikiye yarıldı; başından bir şeyler çıktı; başından çıkanlar kırmızı bir renk aldı. Bir domuz öldürüldükten sonra nasıl hafif hafif kıpırdarsa, Domuzcuk’un kollarıyla bacakları da biraz seğirdi.”(Golding, 2008:300) alıntısında görüldüğü üzere nesnesini bir domuzdan gerçek bir insan olan Domuzcuk karakterine kaydırarak birey ve vahşet arasındaki çizginin ne denli ince olduğunu vurgulamaktadır. Bu bağlamda iki kitaptaki ilkelleşen birey olguları karşılaştırılacak olunursa Sineklerin Tanrısı’nda Golding bireylerin liderlik veya kabul edilme üzerinden güce ulaşmak istediğini ve bu arzunun ahlaki değerlerin önüne geçmesini engelleyecek şartlandırıcı bir otoritenin bulunmaması durumunda ise bireyin öz denetiminin körelerek vahşet eğiliminin artabildiğini okuyucuya gösterirken, Körlük’te Saramago’nun körlük salgını ve getirdiği toplumsal çöküşün, otorite ve toplumsal baskıları yok ederek bu baskılar üzerine kurulu etik, ahlak, yasalar gibi kuralları yıkmasının bireyin ilkel kabul edilebilecek davranışları yapmasını kolaylaştırdığını okuyucunun gözleri önüne serdiği söylenebilir.
Körlük eseri ahlaki dürtüler bağlamında analiz edildiğinde eserde toplumun ve otoritenin birey üzerindeki görüşleri ile oluşan ahlakın dış görüşlerin ortadan kalkışı ile birey nezdinde gereksiz bir olguya dönüşerek zamanla değişerek bir nevi yok oluşunu anlattığı gözlemlenebilir. “..çünkü o, kötü davranışı, ahlaksızlığı yüzünden cezalandırıldığını söylemek istiyordu,hepsi bu.”(Saramago, 2015:15) alıntısında da görüldüğü üzere geçimini fahişelikle sağlayan koyu renk gözlüklü genç kız körlüğe yakalandığı ilk anlarda ahlaki dürtülerini koruyarak davranışlarından dolayı utanç duyarken, “Birlikte yattıkları dar yatakta, birisinin
onları gözlemekte olduğunu düşünemezlerdi, doktor birden kaygılanarak, karısının uyuyup uyumadığını ya da her gece yaptığı gibi koridorlarda dolaşıp dolaşmadığını sordu kendi kendine, yatağına geri dönmek için davrandı ama bir ses, Kalkma, dedi…”(Saramago: 2015:96) alıntısında ise körlük salgınının kanıksanmasının ardından doktorun karısının gözleri önünde başka bir kadınla ilişkiye girmesi ve bu durumun üç birey tarafından da nispeten normal karşılanması durumu ile dış görüşlerin eksikliğinin ahlaki dürtüleri nasıl körelttiğini ve bireylerin öz denetimini nasıl yitirdiğinin gösterildiği gözlemlenebilmektedir. Aynı analiz Sineklerin Tanrısı eseri üzerinde yürütüldüğünde ise medeniyet üzerine kurulu ahlak algısının medeniyetin yokluğunda bireylerin güç arzusu tarafından nasıl devre dışı bırakıldığının gösterildiği anlaşılabilmektedir. Bu durumu açıklamak için “Şimdi bir babanın ya da bir annenin ağır eli sırtına inmeyeceği halde, kötü bir şey yapmanın tedirginliğini hâlâ duymaktaydı. Belli belirsiz, özür dilemek isteği geçti aklının bir köşesinden.”(Golding, 2008:91) alıntısında daha önceden bir otorite tarafından ahlaki kurallara uyması için şartlanmış bireyin otoritenin yokluğunda dahi bunu sürdürmek zorunda hissederken, “...Jack’ı şiddete sürükledi. Mavi gözleri gene şimşek çakar gibi oldu. İleriye doğru bir atım attı ve artık birine vurabilecek duruma geldiği için, yumruğunu Domuzcuk’un midesine savurdu.”(Golding, 2008:109) alıntısında görüldüğü üzere bireyin güç arzusundan doğan öfkesi içinde ahlaktan kalan parçalara üstün gelecek seviyeye ulaştığında artık üzerinde bir otoritenin olmamasının rahatlığıyla nasıl ahlak dışı hareketlerde bulunabildiğinin gözlemlenmesi yeterli olacaktır. Bu durumda iki eser ahlaki dürtüler bağlamında karşılaştırıldığında, Sineklerin Tanrısı eserinde çocukların büyük çoğunluğunun bir süre, ufak bir kısmınınsa ölene veya adadan kurtulana kadar ahlaki dürtülerini koruduğunu, fakat zamanla bu mevzu bahis çoğunluğun güce karşı duydukları arzunun ahlaki dürtülerinin önüne geçtiği, bu güç arayışı etrafında toplanarak gruplar ve dinler oluşturduğu, ardından oluşturdukları bu topluluklardan güç alarak ahlaki değerlerini korumaya çalışan azınlık kesme karşı vahşet içerikli davranışlarda bulunduğu görülebilmektedir. Körlük eserinde ise dış yargı ve otoritelerin ortadan kalkmasıyla bireyin onay arayışının yalnızca kendisine yönelmesinin bir sonucu olarak modern olarak tanımlanan genel ahlakın yıkılırken bireyin kendi çıkarını gözeten davranışları meşrulaştırdığı bireysel bir ahlak anlayışının ortaya çıkışının görüldüğü söylenebilir.
Körlük ve Sineklerin Tanrısı eserleri otorite eksikliğini katalizör olarak kullanarak bireylerin ilkelleşmelerini konu alan distopik eserler olmaları açısından oldukça benzer olsalar
da özellikle bu makalenin yan tezleri olarak incelenen “vahşileşen birey” ve “ahlaki dürtüler” olgularının kullanımları açısından ayrışmaktadırlar. Makalede bu yan tezler üzerinden yapılan tespit ve çıkarımları özetleyerek iki eserin bu bağlamlarda ayrışımlarını vurgulamak gerekirse; Körlük eserinde ilkelleşme modern ahlak algısının yıkılarak bireysel ahlak anlayışının yükselişinin bir sonucu olarak okuyucu karşısına çıkarken, Sineklerin Tanrısı eserinde ise modern ahlakın getirisi olan dürtülerin güç arzusu tarafından baskılanarak ilkel ve vahşi davranışların gerçekleşmesini kolaylaştırmasının bir sonucu olarak okuyucu
karşısına çıkmaktadır. Bu durumda Körlük’te ilkelleşme şartlara göre şekillenen ahlak anlayışının sonucu bir olmasından dolayı göreceli bir kavram durumuna gelirken, Sineklerin Tanrısı’ndaki ilkelleşme ise bireyin doğasında bulunan güç arzusunun otorite yokluğunda ahlakı ekarte ederek dışa yansımasının bir sonucu olduğu için günün sonunda insan olmanın kaçınılmaz bir getirisidir ve bu sebepten dolayı daha evrensel ve reel bir algı durumuna bürünmektedir. Aynı analiz iki eserdeki ahlaki dürtüler üzerinden yürütüldüğünde ise; Körlük eserinde Saramago bireylerin toplumun ve otoritenin görüşlerini kullanarak, bir anlamda toplumun genel ahlakını kopyalayarak inşa ettiği ahlak algısının dış yargı mercilerinin yokluğunda bireyin mevcut şartlardaki çıkarlarına uygun bir şekle evrimleşmesinin sonucu olarak bir noktada bireyin davranışları ve ahlaki dürtüleri arasındaki çatışmanın minimal düzeye indiğini göstererek aslında okuyucuya ahlakın değişkenliği gerçeğiyle başbaşa bırakırken, Sineklerin Tanrısı eserinde Golding’in okuyucuya bireylerin ahlaklarını korumaya meyilli olduğunu, fakat bu ahlakın devamını ve aktarımını sağlayacak yeterli otoritenin yokluğu halinde bireyin doğası gereği sahip olduğu çeşitli arzuların ahlaki değerlerini bastırabilmesinin basitliğini okuyucuya sunmakta olduğu söylenebilir. Bu çıkarımlar ışığında Körlük eserinde ahlaki dürtüler bir bağlamda bireylerin ilkel davranışlar sergilemesinin normalleşmesinin dayanağı haline gelirken, Sineklerin Tanrısı eserinde ise karakterlerin düzen kurma denemelerinin temelini oluşturmak ile beraber, aynı zamanda karakterler güç arzularının etkisi altında vahşi davranışlar sergilerken bilinç akışlarında belirerek okuyucuya ahlakın yok olmadığını, lakin denetlenmeyen bireylerin arzuları tarafından baskılandığını okuyucuya hatırlatma görevini üstlenmiştir.
Kaynakça:
Saramago, Jose. Körlük. İstanbul, Can Yayınları, 2015.
Golding, William. Sineklerin Tanrısı. İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008.


