top of page

Ideal Ekonomist ve Paradigma Değiştirenler


İçindekiler:

 

1. Giriş

2. Paradigma Değiştiren Ekonomistler

2.1 Adam Smith

2.2 Alfred Marshall

2.3 John Maynard Keynes

2.4 Friedrich Hayek

2.5 Milton Friedman

3. Öznel Bakımdan Ideal Ekonomist




1.     Giriş

 

Ekonomik kaynaklar, tarih boyunca toplumların faaliyetlerini sistematikleşme ve kendi devamlılıklarını sağlayabilme sürecinde birleştirici bir güç niteliği görmüştür. Süreç dahilinde, medeniyetlerin politikaları belirlenirken olabilecek en verimli şekilde kullanılması hedeflenen kaynakların (çoğunlukla para) yönetilmesi üzerine pek çok kanaat lideri fikirler üretmişlerdir. Sanayi Devrimi ile birlikte dünya genelinde endüstriyel faaliyetlerin hız kazanması, özellikle 18. yüzyıldan sonra paranın doğru kullanımı, rekabet sistemleri, toplumların refahı, devlet kalkınması gibi çeşitli alanlarda kuramsal çalışmaların kapsamlarının genişletilmesini ve yaygınlaştırılmasını sağlamıştır. Bu çalışmalar sonucunda ise bazı ekonomistler, yaptıkları atılımlar ve geliştirdikleri fikir akımları (veya algoritmalar) ile odaklarında oldukları alanlarda kuralları baştan belirlemiş, geleceğe yön vermişlerdir. Bu yazılı çalışma dahilinde, öncelikle alanlarında paradigma değiştirmiş bu kişilerin hayatlarına ve çalışmalarına dair bilgiler sunulacak, sonrasında ise derlenen bilgilerin incelenmesiyle iyi bir ekonomist olmak için gereken nitelikler, faktörler belirlenecektir.




2.     Paradigma Değiştiren Ekonomistler

 


2.1 Adam Smith:

 

1723 yılında İskoçya’da doğan Adam Smith, çalışmalarıyla ve kitaplaştırdığı fikirleriyle bulunduğu döneme damga vurmuş ve “Modern Ekonomi Biliminin Babası” olarak kabul edilmiştir. Hayatı boyunca öne sürdüğü Emek-Değer, Görünmez El gibi teorilerin yanı sıra özellikle toplumsal yapı üzerine, küresel değişiklikler yaratacak ifadelerde bulunmuştur.

 

Bir malın değerinin, o malın üretim sürecinde harcanan emek miktarı ile orantılı olduğunu öne sürdüğü Emek-Değer Teorisi’nde, emeğin (eforun), sermaye ile birlikte toplumun zenginliğinin temel kaynağı olduğunu vurgulamıştır. Ekonomik faaliyetlerin temelinde insan emeğinin olduğunu belirterek aynı zamanda ahlak felsefesine de önem vermiş ve emeğin adil biçimde değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur. Aynı zamanda serbest piyasa ekonomisin önemini yaşantısı boyunca vurgulayan Adam Smith; bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda özgürce ekonomik atılımlarda bulunmalarının, mal ve hizmetlerin üretim ve dağıtım süreçlerinde, toplum için çok faydalı olacak olan rekabeti ortaya çıkaracağını savunmuştur. Piyasadaki üretkenliği arttırarak ürünlerin kalitesinin yükselmesini sağlayan rekabet, eş zamanlı olarak ürün fiyatlarını da düşürerek toplumun refahına katkı sağlamaktadır. Ekonomide özgürlüğe ve rekabete verdiği önem dolayısıyla da Görünmez El teorisini ortaya atmıştır. Bu teoriye göre, bireyler kendi çıkarlarını gözeterek çalıştıklarında aslında toplum refahına da katkı sağlamaktadırlar. Örneğin bir ürün üreticisi çok çalışarak yeni bir teknolojik cihaz elde ettiğinde hem üretici çok fazla gelir elde etmiş olmakta hem de diğer insanların hayatları kolaylaşmaktadır. Böylece, pazardaki payının azalmasını istemeyen diğer teknoloji şirketleri, aynı ürünü daha yüksek donanımlara ulaşacak şekilde geliştirerek ve fiyatını alıcıyı en çok çekecek şekilde belirleyerek piyasaya sunar. Tüm bu çalışmalar sonucu ise halk içerisinde kolektif bir gelişim ve değişim süreci yaşanır.

 

Fikirleri dolayısıyla Kapitalizmin Babası olarak da anılan Smith, devletin ekonomi üzerindeki müdahalesini eleştirmiş ve ekonomide liberalliğin gelişim üzerindeki etkisini gözlemlemiştir. Çoğunlukla çalışmalarını devletlerin çeşitli alanlarda kurabileceği olası tekellikler üzerinden yürüten ekonomist, bu müdahalelerin rekabeti azaltacağı düşüncesini savunmuştur. Devletin görevinin temel kuralları oluşturmak, alt yapıyı kurmak, adalet ve güvenliği sağlamak olduğunu vurgulamış ve bunlar haricinde etkisinin minimize edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, dış ticaretin ulusların zenginliğini arttıracağını düşünmekte ve devletlerin karşılıklı ihtiyaçlarını serbest oluşumların ticareti ile karşılayabileceğini öne sürmektedir. Sunduğu tüm fikirlerini derlediği pek çok kitap yazan Smith’in dünya genelinde en çok etki yaratan kitabı 1776’da kaleme aldığı, toplumsal üretim ve faydanın gelişimini anlattığı Ulusların Zenginliği eseridir. 1790 yılında yaşamını yitiren ekonomistin görüşleri, günümüzde pek çok otorite tarafından desteklenmekte ve temel alınmaktadır.

 


2.2 Alfred Marshall:

 

1842 yılında İngiltere’de doğan Alfred Marshall, özellikle mikroekonomi alanında pek çok çalışmaya imza atmış ve yayınladığı yazılı belgeler ile geçmişten günümüze insanlara bu alanda ışık tutmuştur. 1890 yılında yayınlayarak modern mikroekonominin temellerini oluşturduğu kitabı Ekonominin İlkeleri (Principles of Economics), uzun yıllar boyunca İngiltere’de okulların müfredatında kullanılarak küresel düzeyde önemli bir etki yaratmıştır. Talep ve arz üzerinden akışını sürdüren piyasa mekanizmasını detaylıca incelediği bu eserinin öncesinde, aynı konu üzerine yoğunlaştığı Endüstri Ekonomisi (The Economics of Industry) eserini piyasaya sürerek fikir oluşumunu temellendirmiştir. Bu iki eserinde çoğunlukla firmaların davranışlarını, piyasaların işleyiş biçimlerini ve fiyat belirleme sürecini analiz etmiştir. Ayrıca bu süreç dahilinde, tüketici gelirine bağlı olarak bir malın fiyatının talebi nasıl etkilediğini Marshall’ın Talep Eğrisi, bir malın fiyatının üreticilerin arz miktarını nasıl etkilediğini ise Marshall’ın Arz Eğrisi aracılığıyla kendi hesaplamaları ile açıklamaktadır. Mikroekonominin temel analitik araçlarından olduğu kabul edilen bu eğriler, günümüzde işlevini korumaktadır.

 

Üretim bazında emek, sermaye ve doğal kaynaklar olarak sıralanabilecek faktörlerin fiyatlandırmaları üzerinde çalışmalar yapmış olan Marshall, kâr ve rant gibi etkenler ile ilgili fikirlerini de yayınladığı eserlerinde paylaşmıştır. Ayrıca, yatırımın ekonomik büyüme ve sermaye birikimi üzerine etkilerini inceleyerek yatırım harcamalarının parasal döngüdeki rolünü analiz etmiştir. Yaptığı tüm çalışmalarla ekonomi bilimi ve modern mikroekonominin ana prensiplerini oluşturmuş ve analitik bir yaklaşım ile ekonomi biliminin daha deneysel bir disiplin olmasına katkıda bulunmuştur.


 

2.3 John Maynard Keynes:

 

1883 yılında doğan John Maynard Keynes, makroekonomi alanındaki çalışmaları ve temelini attığı Keynesyen Ekonomi sistemi ile dünya ekonomi tarihinde etkisini göstermiştir. Özellikle Büyük Buhran olarak adlandırılan 1929’daki ABD merkezli ekonomik kriz döneminde ve sonrasında, dünya ekonomisinin içerisinde bulunduğu duruma yönelik çözüm yöntemleri ve öneriler sunmasıyla bilinmektedir. 1936 yılında yayınladığı İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi (The General Theory of Employment, Interest, and Money) eseri modern makroekonominin temelini oluşturarak Keynes’in en önemli çalışmalarından biri olarak değerlendirilmektedir. Bu kitabında, özgür bir ekonomik ekosistemin varlığını hedefleyen önceki çoğu ekonomistin fikirlerine karşı çıkarak, serbest piyasa ekonomisinin istihdam sağlamada tam olarak yeterli olamayabileceğini ve devletin ekonomiye müdahalesinin gerekli olduğunu savunmaktadır. Bu mantık üzerine yapılan para politikaları ile şekillenmiş olan Keynesyen Ekonomi’nin, yakın tarihte yaşanmış olan küresel krizi çözüm noktasında nasıl bir etki yaratabileceği eserde işlenmiştir.

 

Kriz döneminde gerçekleştirilen ekonomi politikalarına dair Keynes’in fikirlerinin, eleştirilerinin ve önerilerinin yer aldığı İkna Denemeleri (Essays in Persuasion); uygulanan para politikalarının yarattığı istihdam durgunluğu ve para arzının ekonomiye etkisinin üzerinde durulduğu Para Üzerine Bir İnceleme (A Treatise on Money), Keynes’in Büyük Buhran zamanlarında kaleme aldığı diğer iki önemli eserdir. Keynes’in 1921 yılında yayınladığı Olasılık Üzerine Bir İnceleme (A Treatise on Probability) eseri ise onun gelecekte yaşanabilecek olumsuz ekonomik şartlara karşı hazırlıklı olduğunun göstergesi niteliğindedir. Öyle ki, temelinde iktisat ve istatistik arasındaki ilişkiye odaklanan kitap, belirsizliklerin yaratacağı ekonomik sonuçlar ile ilgili Keynes’in detaylı düşüncelerine ve çözüm önerilerine yer vermektedir.

 

Büyük Buhran döneminde sunduğu çözüm önerileri dolayısıyla politik ekonomiye önemli katkılarda bulunan Keynes; kendi geliştirdiği Keynesyen Ekonomi aracılığıyla toplumsal ekonomik durgunluk (işsizlik) dönemlerinde, müdahalesini savunduğu devlet politikalarının oluşturulmasında dünya tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Günümüzde, yayınladığı eserlerindeki görüşlerin kullanımı değerlendirilmekte ve fikirlerinin anlamlandırılma süreci halen pek çok tartışmaya neden olmaktadır.

 


2.4 Friedrich Hayek:

 

1899 ile 1992 yılları arasında yaşamış olan Friedrich Hayek, serbest piyasa ekonomisi sisteminin savunucusu ve klasik liberal anlayışın yakın geçmişteki önemli temsilcilerinden bir olarak görülmektedir. Keynes’te olduğu gibi Hayek de Büyük Buhran döneminde yaptığı çalışmalar ve çözüm sunuları ile dünya ekonomi politikalarına yön vermiştir. Ancak Keynes’in devlet müdahalesini uygun bulduğu ideolojisinin tamamen zıttı olarak yazdığı Büyük Buhran (The Great Depression) adlı kitabında, dünyanın içerisinde olduğu durumdan yalnızca serbest piyasaların bünyesindeki kolektif sistemde ortaya çıkan hataların düzeltilmesi ile çıkılabileceğini belirtmiştir. 1929’da yayınladığı, krizin nedenleri ve serbest piyasada yarattığı bozulmaları açıkladığı bu kitabından yalnızca 2 yıl sonra, 1931’de Fiyatlar ve Üretim (Prices and Production) eserini yayınlamıştır. Bu eserinde, oluşan işsizlik ve ekonomik durgunluğu, yine büyük ölçüde serbest piyasa ekonomisinin bozulması ile ilişkilendirmekte ve iktisadi döngülerdeki fiyat mekanizmasını daha detaylı incelemektedir. Parasal Milliyetçilik ve Uluslararası İstikrar (Monetary Nationalism and International Stability) ise geçmişte yaşanan ekonomik krizden hareketle kaleme aldığı son kitabıdır. 1937’de yayınladığı bu eserinde, ulusal para birimlerinde yaşanan devalüasyonu ve kurgulanan manipülasyonları incelemiş, bu durumların ekonomik istikrarsızlık ve uluslararası sorunlara nasıl evirildiğini anlatmıştır.

 

1944’te yayınladığı Köleliğe Giden Yol (The Road to Serfdom) eserinde devletlerin merkezi planlamaları ve otoriter yönetimlerin toplum ve ekonomi üzerindeki etkileri üzerinde çalışmıştır. Toplumun, farklı bir ideoloji sunan Keynes’e olan ilgisinin yavaşça azaldığı bu dönemde, bu eseriyle insanlara bireysel özgürlüklerin önemini tekrar hatırlatmış ve liberal sistem tekrardan dünya genelinde etkisini artırmaya başlamıştır. Bu süreçten sonra 1960’ta piyasaya sürdüğü Özgürlük Anayasası (The Constitution of Liberty), devletin toplum üzerindeki rolünü eleştirerek ve özgürlüklere devlet tarafından saygı gösterilmesini vurgulayarak önceki eserler için önemli bir destekleyici olmuştur. 1973’te yayınlanan üç ciltlik Hukuk, Yasama ve Özgürlük (Law, Legislation, and Liberty) eseri ise, devletin sahip olduğu güç mekanizmalarının ekonomi ve toplum üzerinde nasıl kullanıldığını, bu araçları dışında nasıl kısıtlanması gerektiğini daha sosyolojik bir biçimde aktarmaktadır.

 

Yaptığı tüm çalışmalara, özellikle de gençliğindeki Büyük Buhran döneminde, dünya politikasına yön veren eserleri ve ideolojisini savunma azmine bağlı olarak 1974 yılında Ekonomi Bilimleri Nobel Ödülü’nü kazanmıştır. 1992’de yaşamını yitirdiğinde geriye 25’ten fazla yazılı eser bırakan ekonomistin fikirleri, günümüzde etkisini hala sürdürmektedir.

 


2.5 Milton Friedman:

 

1912 ile 2006 yılları arasında yaşamış olan Milton Friedman, serbest piyasa ekonomisinin önde gelen savunucularından biri olarak yakın geçmişte alanında paradigma değiştiren bir diğer ekonomisttir. Ekonomik istikrar ve para teorisi gibi modern ekonominin temel teorileri üzerine gerçekleştirdiği çalışmalar ve politika tasarıları sayesinde 1976 Nobel Ekonomi Ödülü’nü almış olan Friedman, pek çok yapısal fikri geliştirmiş ve kitaplar yazmıştır.

 

Yaşadığı dönem dolayısıyla Büyük Buhran sonrasındaki süreçte faaliyetlerini gerçekleştiren Friedman, oluşum nedenleri yerine bu krizin doğurduğu sonuçlara odaklanmıştır. Tam İstihdam Politikasının Ekonomik İstikrar Üzerindeki Etkileri: Resmi Bir Analiz (The Effects of a Full Employment Policy on Economic Stability: A Formal Analysis) adlı kitabı ile dünya sahnesine çıkan ekonomist, eserde dönemdeki ekonomik istikrar politikalarını değerlendirmiş ve dolaylı/dolaysız vergilerin ekonomik düzelme sürecindeki etkisini yorumlamıştır. Ayrıca, para talebi teorisine dair pek çok çalışma yapan ekonomist; para miktarındaki artışın, dolaşan paranın hızını ve ortalama fiyat düzeyini yükselttiği bilinciyle cari para kaynaklarının enflasyonla arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Bu süreçte, başta sürekli gelir olmak üzere farklı kategoriler halinde yatırımlardan gelen gelirlerin de hesaba katılması ile talep edilen para miktarının bulunmasına yönelik bir fonksiyon geliştirmiştir.

 

1962 yılında Kapitalizm ve Özgürlük (Capitalism and Freedom) eserinde serbest piyasa üzerine düşüncelerini anlatan Friedman, devlet müdahalesinin kısıtlanmasını desteklese de Hayek katı bir biçimde devletin atılımlarını reddetmemiştir. Öyle ki, kriz durumlarında devletin görevinin serbest piyasaya uygun ortamı sağlayarak eylem planından tamamen çekilmesi olduğunu öne süren Hayek’e karşı; özellikle ekonomik durgunluklarda devlet teşvikinin hayata geçirilebileceği, gerektiğinde ise yönetim biriminin devlet tarafından oluşturabileceğini öne sürer. Ayrıca, merkez bankalarının parasal politikalar üzerindeki egemenliğini yoğun eleştirisi altına alan Hayek’ten farklı olarak Friedman, bu bankaların (tamamen bağlılık söz konusu olmadığı düzeyde) politikaları etkin bir biçimde yönetebileceğini düşünmektedir. Devletin, etkisinin sınırlı olduğu sürece sosyal hizmetler ve refah programları üzerine faaliyetler gerçekleştirebileceğini ifade eden Friedman, bu alanda yine Hayek ile fikir ayrımına düşmektedir. Bunlara ek olarak Friedman, düşünceleri bazında karşılaştıkları bu gibi durumlardan gözlemlenebileceği üzere, Hayek’in Fiyatlar ve Üretim kitabını da büyük ölçüde mantık dışı bulduğunu medya kanalları aracılığıyla belirtmiştir. Bu ideolojik farklılıklar, benzer dönemlerde yaşamış olsalar da hayatının farklı dönemlerinde Büyük Buhran’a ve etkilerine maruz kalmaları ile açıklanabilir.

 

Ekonomik liberalizmin en önde gelen temsilcilerinden biri olarak modern ekonominin bazı temel yapı taşlarını geliştirmiş olan Friedman, hayatının son dönemlerinde Free To Choose adlı, yazdığı kitaptan uyarlama olan televizyon programını yayınlamış ve daha da geniş bir kitleye fikirlerini ulaştırma fırsatı bulmuştur.




3.     Öznel Bakımdan İdeal Ekonomist

 

Dünya tarihinde geleceğe yön veren başlıca ekonomistlerle ilgili sunulan tüm bilgiler değerlendirildiğinde, iyi bir ekonomist olmak için üst düzey bir eğitim ve bilgi birikiminin yanı sıra kişinin analitik, deneysel düşünme becerilerinin ve yaşadığı zamanın şartlarının belirleyici olduğuna ulaşılmıştır. Buna göre, alanlarında pek çok çalışmaya imza atarak kendi toplumlarının kaderlerini değiştirmiş olan bu en üretken ekonomistler, en zor çevresel şartları aşarak bulundukları noktaya gelmişlerdir. Örneğin Adam Smith, daha henüz endüstriyel faaliyetlerin büyük çoğunluğunun sistematikleştirilmediği ve günümüzde kullandığımız çoğu düşük nitelikli buharlı veya elektrikli cihazın hayatımıza henüz dahil olmadığı bir zamanda çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Modern anlamda kurum ve kuruluşların ekonomik kaynaklarının verimli yönetiminin öneminin farkındalığına ilk defa varıldığı dönemlerde dünyaya gelen bu ekonomist, “modern” ekonominin yapıtaşlarını belirleyerek insanlara ilk defa bu algıyı yönelten kişi olmuştur. Benzer şekilde Keynes, Hayek ve Friedman; Sanayi Devimi sonrası dönemdeki en büyük ekonomik krizlerden biri olan Büyük Buhran’ı doğrudan tecrübe etmişlerdir. İçerisinde bulundukları olumsuz durumun getirdiği zorunluluklardan kaynaklı olarak devlet ve topluma çözüm önerileri hazırlamak üzerine çalışan bu ekonomistler, küresel düzeyde ekonomik krizin aşılmasına en çok katkı veren kişilerden olmuşlardır. Aynı zamanda dünya tarihinin en kapsamlı katliamları olarak kabul edilen I. ve II. Dünya Savaşı’nın yaşandığı bir ortam içerisine doğan bu üç kanaat lideri, hayatları boyunca yaşadıkları problemler dolayısıyla toplumu daha iyi anlama fırsatı bulmuş ve çevrelerindeki kolektif davranışları daha nitelikli analiz eder duruma gelmişlerdir.

 

Zor hayat şartları ve çevresel etkenler haricinde, iyi bir ekonomist olma yolunda aslında en temel olarak eğitimin önemi ise Alfred Marshall’ın kariyeri aracılığı ile gözlemlenebilmektedir. Yazdığı kitaplar ile bilgi ve deneyimlerini eğitim üzerinden topluma aktarmayı hedefleyen Marshall, kendi fikirlerini okulların müfredatlarına taşıyarak bu alandaki öncülerden biri haline gelmiştir. Ayrıca Adam Smith’in çoğu en temel düzeyde olan argümanını geliştirmek adına yoğun çalışmalar sürdürmesi, diğer tüm paradigma değiştiren ekonomistlerde olduğu gibi azminin ve toplumsal gelişim isteğinin bir göstergesidir. Temel amacı parasal politikalar üzerinden ülke ve otoritelerin sistemlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak ve verimliliğini optimize etmek olan ekonomistlik; aynı zamanda güçlü bir iletişim, fikirlerini yüksek kitlelere duyurma isteği (yeteneği) gerektirmekte ve bu yazılı çalışmada sayıldığı gibi onlarca kişinin geleceği değiştirmesine olanak sağlamaktadır.

bottom of page