Bilimsel ve Teknolojik Gelişmelerin Günümüze ve Geleceğe Etkileri
- Defne Şahin
- 21 Eki 2024
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Ara 2024
Giriş
İnternetin İcadı
Uzaya İlk İnsanlı Yolculuk (1961)
Yapay Zekanın Yükselişi (1960'lar - Günümüz)
Giriş
Bilim ve teknoloji, insanlık tarihinin her döneminde toplumsal yapıyı şekillendiren temel etkenlerden olmuştur. Özellikle 20. yüzyıl, tarihin en hızlı bilimsel ve teknolojik ilerlemelerine tanık olmuş, bu gelişmeler toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel yapılarında kritik değişiklikler yaratmıştır. 20. yüzyılın başında gerçekleştirilen keşifler ve icatlar, yalnızca o dönemin yaşam standartlarını değil, günümüz dünyasını da büyük ölçüde etkilemiştir. Bilimsel keşifler ve teknolojik yenilikler arasında internetin icadı, uzay araştırmaları, yapay zeka gibi dönüm noktaları, toplumu bugün bulunduğu noktaya getiren önemli adımlar arasında sayılabilir. Bu gelişmelerin toplumsal yapıya ve bilim dünyasına çeşitli etkileri olmuştur. Gelecekte de bu teknolojiler, daha da ilerleyerek insan yaşamını şekillendirmeye devam edecek, yeni değişimlere ve beraberinde yeni sorunlara sebep olacaktır. Bu makalede, son 100 yılın bilimsel ve teknolojik gelişmelerinin topluma etkilerinin incelenmesi ve bu gelişmelerin gelecekteki sosyal yaşama nasıl yön verebileceği hakkında çıkarımlar yapılması amaçlanmıştır. İnternet, yapay zeka ve uzay yolculukları üzerinden bir analiz sunulacaktır.
“Bilim ve teknoloji tarihinin amacı; nesnel bilginin ve tekniğin ortaya çıkışını, yayılmasını ve kullanılma koşullarını incelemenin yanında geniş anlamda bir bakış açısı oluşmasını sağlamaktır. Bilim ve teknoloji tarihi amacına, çeşitli bilim kollarında ulaşılan sonuçları sıralayarak değil, daha çok, bu sonuçları bağlı oldukları koşullar çerçevesinde açıklayarak ulaşmaya çalışır. Görevi de hakikatin (gerçek) ve buluşların bir katalog çalışması olmayıp, bilimsel kavram, kuram, teknik ve anlayışın doğuşunu ve gelişimini izlemek ve açığa çıkarmaktır.” (Yörükoğulları, 2013: 4) Bu kapsamda, bilim ve teknoloji arasındaki ilişkiyi ve topluma etkilerini anlamak, modern toplumların dinamiklerini çözümlemede temel bir rol oynar. Bilim, doğanın işleyişine dair nesnel bilgi edinme sürecidir; bu süreçte gözlem, deney ve analitik düşünme gücü kullanılır. Teknoloji ise, bu bilimsel birikimi kullanarak pratik çözümler geliştiren ve toplumun yaşam konforunu artırmayı hedefleyen bir alandır. Sonuç olarak bilim, evreni anlama ve açıklama yolunda temel bir bilgi kaynağıyken, teknoloji bu bilgiyi uygulayarak insan yaşamında somut değişimler yaratır.
Bilim ve teknolojinin birbirini besleyen bu döngüsü, tarihte birçok kez toplumsal yapıları yeniden yaratmış ve yeni çağlar başlatmıştır. Örneğin, Sanayi Devrimi'nin temeli bu ilişkiye dayanır; bilimsel buluşlar ve teknolojik yenilikler bir araya gelerek yeni üretim tekniklerini, iş kollarını ve bununla birlikte yeni yaşam biçimlerini oluşturmuştur. Benzer şekilde, son yüzyılda yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler de toplumu köklü bir şekilde dönüştürmüştür. Bu dönüşümlerin en çarpıcı ve etkili olanlarından biri, internetin icadı ve sanal ağın yayılmasıdır.
İnternetin İcadı (1960'lar)
İnternetin icadı, iletişim ve bilgi paylaşımında devrim niteliğinde bir değişim yaratmıştır. 1950'lerde bilgisayar bilimlerinin gelişimiyle bu süreç başlamıştır. 1960'ların başında, ABD hükümeti tarafından geliştirilen ARPANET, ilk gerçek internet protokolünün temelini atmıştır. Bu sistem, bilgisayarların birbirleriyle iletişim kurmasına olanak tanıyarak bilgiye erişim ve internet ağı alanında yeni bir dönemi başlatmıştır.
Günümüzde internet, sadece iletişim aracı olmaktan öte, küresel bir bilgi ağı haline gelmiştir. İnsanlar arası iletişim, çalışma alanları, eğitim ve eğlence gibi pek çok konuda köklü değişikliklere sebep olmuştur. Sosyal medya platformları, insanların etkileşim kurma biçimlerini nerdeyse tamamen değiştirmiş, bilgi aktarımını yeniden tanımlamıştır. Ayrıca, internetin sağladığı bilgiye kolay erişim, eğitimdeki fırsat eşitliğini artırmış, uzaktan ve çevrimiçi eğitim imkânlarıyla öğrenme kavramı ve süreçlerini dönüştürmüştür.
Gelecekte internetin, sanal gerçeklik ve yapay zeka ile birleşerek daha da gelişmesi ve yaşam biçimimizi hem olumlu hem olumsuz derinden etkilemesi beklenmektedir. Ancak, bu hızlı değişimin beraberinde getirdiği veri güvensizliği, mahremiyet ve KVKK ihlali, şantaj ve dijital eşitsizlik gibi sorunlar da toplumsal bir tartışma konusu haline gelmektedir.
İnternetin yaygınlaşması, bilgiye erişimi ve iletişimi hızlandırmış olsa da, bu gelişim beraberinde çeşitli sorunları da getirmiştir. Özellikle, dijital güvenlik ve suç oranlarında önemli bir artış gözlemlenmiştir. Kişisel verilerin çevrimiçi platformlarda depolanması ve paylaşılması, siber suçların yükselmesine neden olmuştur. Dolandırıcılık, kimlik hırsızlığı, veri sızıntıları gibi suçlar, internet kullanıcılarını hedef alarak hem bireysel hem de kurumsal güvenlik açısından tehdit oluşturmaktadır.
Buna ek olarak, internetin anonim yapısı, tehlikeli oluşumların yasa dışı faaliyetlerde bulunmasına olanak tanımaktadır. İllegal siteler üzerinden yasadışı ticaretin yapılması, zararlı yapıların örgütlenmesi ve çevrimiçi zorbalık/şantaj gibi suçlar, dijital dünyada tehditler yaratmaktadır. Siber saldırılar, kişisel verileri ve devlet sistemlerini hedef alarak büyük ölçekte zararlara yol açabilir.
Gelecekte bu tehditlerin daha karmaşık hale gelmesi ve internet kullanıcıları için daha büyük riskler doğurması beklenmektedir. Bu nedenle, siber güvenlik teknolojilerinin gelişimi ve bireylerin dijital dünyada nasıl korunacakları konusunda farkındalığın artırılması, bu sorunun çözümünde önemli bir adım olacaktır.
Artificial Intelligence (yapay zeka) , 20. yüzyılın ortalarından itibaren gelişen ve günümüzde toplumu temelinden dönüştüren en etkili teknolojilerden biridir. Bu teknoloji, tıp, ulaşım, finans, eğitim gibi pek çok sektörde köklü değişimlere yol açmış, otomasyon, veri analizi ve karar verme süreçlerinde insan gücüne olan ihtiyacı azaltmıştır.
Uzaya İlk İnsanlı Yolculuk (1961)
Uzaya yapılan ilk insanlı yolculuk, bilim ve teknoloji tarihinde büyük bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. 12 Nisan 1961'de Sovyet kozmonot Yuri Gagarin, Vostok 1 uzay aracıyla Dünya’dan çıkarak uzaya giden ilk insan olmuştur. Bu başarı, Soğuk Savaş döneminde iki süper güç olan Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasında devam eden uzay yarışında önemli bir zafer olarak görülmüştür. Yuri Gagarin'in bu tarihi yolculuğu, uzay araştırmalarında yeni bir dönemi başlatmış ve insanlık için sınırların ötesine geçme vizyonunu ulaşılabilir kılmıştır.
Uzaya ilk insanlı yolculuk, insanlığın Dünya dışındaki potansiyel yaşam alanlarını keşfetme hayalini canlandırmıştır. Uzay araştırmaları, yalnızca bilimsel bilgi birikimini artırmakla kalmamış, aynı zamanda teknolojik gelişmelerin hız kazanmasını sağlamıştır. Özellikle iletişim teknolojilerinde, uydu sistemlerinin gelişmesiyle birlikte, küresel iletişim ağlarının genişlemesi sağlanmıştır. Geliştirilen uzay teknolojileri, günlük hayatımızda kullanılan birçok cihazın ve sistemin temelini oluşturmuştur. Örneğin, GPS, hava durumu tahminleri ve dünya çapında iletişim sağlayan uydular, uzay çalışmalarının doğrudan sonucudur.
Uzay araştırmaları aynı zamanda toplumların geleceğe bakışını değiştirmiş, insanlık için yeni bir hedef belirlemiştir: başka gezegenlerde yaşama olasılığı. NASA ve diğer uzay ajansları, Mars gibi uzak gezegenlere insanlı yolculuklar düzenlemeyi ve uzayda sürdürülebilir yaşam koşulları oluşturmayı hedeflemeye başlamıştır. Uzay araştırmalarının bu vizyonu, gelecekte insanlığın kullandığı alanın sınırlarını genişletme konusunda kritik bir rol oynayacaktır.
Gelecekte uzay araştırmalarının insanlık üzerinde derinlemesine etkileri olması beklenmektedir. Özellikle, Mars ve ötesine yapılacak insanlı yolculuklar, hem bilim dünyasında hem de toplumların sosyal yapısı üzerinde büyük değişimler yaratma potansiyeline sahiptir. Uzay kolonizasyonu, insanlığın başka gezegenlerde yaşayabilme ihtimalini gerçeğe dönüştürebilir. Bununla birlikte, uzay madenciliği gibi yeni ekonomik alanlar, kaynak kıtlığı yaşayan dünyamız için çözüm olabilir.
Bu gelişmeler, insanlığın gelecekteki varoluşunu genişletirken, aynı zamanda global iş birliği gerektiren projelerin artmasına da katkıda bulunacaktır. Uzay araştırmaları, teknolojik ilerlemenin hızlanmasına ve gelecekteki toplumların yapısının yeniden şekillendirilmesine doğrudan katkıda bulunacak en önemli adımlardan biri olarak değerlendirilmektedir
Sonuç olarak, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin son 100 yıl içerisindeki etkileri, toplumu köklü bir şekilde dönüştürmüş ve geleceğe yönelik yeni perspektifler sunmuştur. İnternetin keşfi, bilgiye erişim, iletişim ve iş yapma biçimlerinde devrim yaratarak küresel bağlantıların güçlenmesine ve bilgi toplumunun doğuşuna katkıda bulunmuştur. Yapay zekanın gelişimi ise, insanın düşünme ve karar alma süreçlerini taklit ederek yeni teknolojilerin ve hizmetlerin ortaya çıkmasına yol açmış ancak etik sorunları da beraberinde getirmiştir. Uzaya ilk insanlı yolculuk, insanlık için sadece bilimsel bir başarı değil, aynı zamanda başka gezegenlere yayılma vizyonunu somutlaştıran bir adım olmuştur. Bu üç gelişme, insan yaşamında büyük kolaylıklar ve yepyeni fırsatlar sunarken, aynı zamanda belirsizlikler ve riskler de yaratmıştır. Gelecekte bu teknolojilerin daha da gelişmesi, hem toplumsal yapıları derinden etkileyecek hem de insanın evrendeki yerini sorgulamasına sebep olacaktır. İnsanlık, bu ilerlemeleri yönetme becerisine sahip oldukça, bilim ve teknoloji, daha sürdürülebilir ve yaşanabilir bir gelecek için temel araçlar olacaktır.
Yapay Zekanın Yükselişi (1960'lar - Günümüz)
“Yapay zeka kavramı ilk olarak 1956 yılında Dortmund Konferansı’nda John McCarthy, Marvin L. Minsky, Nathaniel Rochester ve Claude E. Shannon tarafından sunulan bir öneri mektubunda dile getirilmiştir. Ancak bu kavramın mucidi olarak John McCarthy kabul edilmektedir.” (Arslan, 2017: 6) McCarthy'nin yapay zeka çalışmalarına getirdiği yaklaşım, alanın bilimsel temelini oluşturmuş ve AI (Artificial Intellegence) araştırmalarını derinleştirmiştir. Bu konferans, yapay zeka konusunda daha kapsamlı araştırmaların yapılmasına olanak tanımış, yapay zekanın potansiyel etkileri ve uygulama alanları konusunda bir dönüm noktası olmuştur.
Yapay zekanın kapsamı ve tanımı birçok grup tarafından tartışılmıştır. “Örneğin Slage, yapay zeka kavramını “sezgisel programlama” olarak nitelendirmiştir. Benzer şekilde Axe, yapay zeka’yı karmaşık problemleri çözen, sadece önceden belirlenen sorunları değil yeni bir durum karşısında da tepkiler oluşturabilen akıllı programlar olarak kabül etmiştir. Yapay zeka konusunda yaptığı çalışmalarla alanyazında ön planda yer alan bir diğer isim olan Nils Nilsson’a (1990) göre yapay zeka, doğal zekanın bir taklidini oluşturmayı hedefleyen bir kuramdır.” (Arslan, 2017: 7) Nilsson'un tanımı, yapay zekanın sadece mekanik işlevlerden öte, insan zekasını taklit etmeye çalışan daha derin bir kavram olduğunu ortaya koyar. Farklı tanımlar olmasına rağmen temelde hepsinde yer alan ortak yapay zeka tanımı, “akıllı programlama” ve “insansı tepkiler” olmak üzere iki kavram üzerinden işlenebilir. Doğal zeka kavramı bile henüz tam olarak açıklanamamışken yapay zeka olgusunu anlamak ve kesin bir tanım belirlemek oldukça zordur. Tüm bu tanımların yanında yapay zekâ kavramının en kapsamlı ve uluslararası kabul gören açıklaması 2018 yılında Avrupa Komisyonu tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre; "Yapay zekâ, karmaşık bir amaç verildiğinde, çevrelerini algılayarak, toplanan yapılandırılmış veya yapılandırılmamış verileri yorumlayarak fiziksel veya dijital dünyada hareket eden ve insanlar tarafından tasarlanan sistemleri ifade eder.” (EU Commission, 2018).
Yapay zekanın temel amacı, teknolojik cihazlara insan gibi düşünme, öğrenme, karar verme ve problem çözme yetenekleri kazandırmaktır. Yapay zeka, insan zekasının ilerletilmiş versiyonunu algoritmalar ve sistemler geliştirirken kullanmayı amaçlar. Bununla birlikte, makinelerin yalnızca önceden programlanmış görevleri yerine getirmesi değil, aynı zamanda yeni bilgiler öğrenerek bu bilgileri kullanarak bağımsız kararlar verebilmesi amaçlanır. Yapay zeka, bu şekilde karmaşık sorunları çözme, büyük veri kümelerini analiz etme ve insan yaşamını iyileştiren pratik çözümler sunmada önemli bir rol oynar. Yapay zeka, günümüzde iş alanlarından kamu hizmetlerine kadar pek çok alanda verimliliği artırmış ve karmaşık sorunlara uygulanabilir çözümler üretmiştir. Örneğin, tıp alanında kanser teşhisi ve ilaç keşfi gibi süreçlerde büyük ilerlemeler sağlamıştır. Eğitimde ise, kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunarak öğrencilere bireysel ihtiyaçlarına uygun destek sağlayabilmektedir. Ek olarak, sürücüsüz araçlar ve otomatik sistemler gibi yapay zeka temelli teknolojiler, ulaşım ve lojistik alanında devrim niteliğindedir.
Ancak, yapay zekanın toplum üzerindeki etkileri sadece olumlu yönleriyle sınırlı değildir. Günümüzde yapay zekanın iş gücüne olan etkisi büyük bir tartışma konusudur. Otomasyonun artmasıyla birlikte, bazı sektörlerde işsizlik oranlarının yükselmesi ve düşük vasıflı işlerin ortadan kalkması gözlemlenmektedir. Bunun yanı sıra, yapay zekanın karar alma süreçlerindeki şeffaflığın eksikliği, etik sorunları gündeme getirmiştir. Algoritmaların önyargılı olabilmesi ve yanlış kararlar verebilmesi, sosyal adalet açısından ciddi bir tehdit haline gelebilir.
Gelecekte yapay zeka, insan yaşamını daha derinlemesine şekillendirmeye devam edecektir. İleri seviye yapay zekalar, bilimsel araştırmalarda devrim niteliğinde keşifler yapabilir, karmaşık küresel sorunlara çözüm üretebilir ve insan benzeri zeka seviyelerine ulaşabilir. Ancak, bu gelişmelerin etik ve yasal boyutları, dikkatle ele alınması gereken konular arasında yer almaktadır. AI’nin toplum üzerindeki etkilerinin dengeli bir şekilde yönetilmesi, gelecekte teknolojinin hem faydalarını maksimize etmeye hem de potansiyel zararlarını minimize etmeye yönelik politikaların geliştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Kaynakça:
Arslan, K. (2017). Eğitimde Yapay Zeka ve Uygulamaları. Batı Anadolu Eğitim Bilimleri Dergisi, 11(1), 71-88
Yörükoğulları, E. (2013). Bilim ve Teknoloji Tarihi. T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, 3625


